İngiltere’de yapılan kapsamlı bir araştırma, “Yüksek Hassasiyetli Kişi” (HSP) olarak tanımlanan bireylerin beyin yapılarının diğer insanlara göre farklı işlediğini ortaya koydu.
Dünyada bir ilk olma özelliği taşıyan çalışmada, 12 binden fazla yetişkin ve çocuk incelendi. Bulgular, yüksek hassasiyet düzeyine sahip kişilerin depresyon ve anksiyete bozukluklarına daha yatkın olduğunu gösterdi.
Yüksek hassasiyet nedir?
Klinik olarak yüksek hassasiyet, bireyin fiziksel, duygusal veya sosyal uyaranlara karşı merkezi sinir sisteminin daha duyarlı olması durumu olarak tanımlanıyor.
Bu kavram, ilk kez 1990’ların ortasında psikolog Elaine Aron tarafından literatüre kazandırıldı. Aron’a göre bu bireyler, tehlikeyi fark etme konusunda genetik olarak daha gelişmiş bir algıya sahip olabiliyor ve insan duygularını olağanüstü bir düzeyde okuyabiliyor.
Dopamin düzeyi ve çocukluk travmaları etkili olabilir
Daha sonraki araştırmalar, HSP bireylerin dopamin gibi nörotransmitter düzeylerinin daha yüksek olabileceğini ve bu durumun çevresel uyaranlara karşı daha yoğun tepkiler vermelerine neden olduğunu ortaya koydu. Bazı çalışmalarda ise çocukluk döneminde yaşanan travmalar, bu yüksek duyarlılığın temel nedenlerinden biri olarak gösterildi.
Ünlü isimler arasında da kendini yüksek hassasiyetli olarak tanımlayanlar var. Nicole Kidman ve Miranda Hart, geçmişte bu özelliğe sahip olduklarını kamuoyuyla paylaşmıştı.
Anksiyete riskini artıran “aşırı düşünme”
Yeni araştırma, 12 yaş üzeri 12 bin 697 kişi üzerinde yapılan 33 farklı çalışmanın analizine dayanıyor. Katılımcıların ortalama yaşı 25 olarak belirlendi. Sonuçlara göre, yüksek hassasiyetli bireylerde en yaygın görülen ruhsal sorunlar depresyon ve anksiyete oldu. Bilim insanları, bu riskin artmasının nedenleri arasında “derin düşünme” ve “aşırı uyarılma eğilimi” gibi kişilik özelliklerini gösterdi.
Bu bireylerin, yaşadıkları olaylarla ilgili geleceğe dair olumsuz senaryoları daha detaylı kurguladıkları; depresyonun ise çoğunlukla çevresel faktörlerle ilişkili olduğu belirtildi.
Çalışmanın sınırlılıkları
Araştırmayı yürüten ekip, elde edilen bulguların bazı sınırlılıkları olduğunu da kabul etti. Katılımcıların büyük çoğunluğunun yüksek eğitimli, genç kadınlardan oluştuğu belirtilerek, sonuçların genellenebilirliği konusunda temkinli olunması gerektiği vurgulandı.




