Etrafında papatyalarıyla Lale Devri eğlencelerine akan bir kadın vardı. Onun tipini hayal edin. Aynısı boy pos,  saç, makyaj tamamen aynısı. Bu kadar kendini beğenmiş, kibirli, arsız ve sonradan görme özellikleri bir arada barındıran birisine rastlamamışsınızdır. Hemen hemen her konuda bilgisi yok; fikri var. Her fırsatta rahmetli diye andığı, müteahhit kocası ziyadesiyle  dünyalık biriktirip  erken göçmüş. Öyle bir ihtiraslıymış ki bu çift; diktikleri o binaların emlakçılığını da ha gayret merdiven silme işlerini de kendileri yaparlarmış ki çil çillere çiller eklensin. Koca gitti; kadın  servetinin sefasını sürüyor. Hayat kime ne yaşatacak belli olmuyor. Sefasını sürmesi kendi gibi zenginler arasında,  sosyete de  arasında olsa ne gam! Bu görgüsüz, alt liglerde küçük çaplı dernek faaliyetlerinde orta halli insanlar arasında  boy gösteriyor. Organize ettiği yemek faaliyetlerinde, kendini bedavaya getirdiği gibi mekan sahibinden anutçu gibi komisyon aldığı biliniyor. Sarraf vitrini gibi yürürken kollarını salladıkça şangırdayan, göze batan irilikte bileklikler kolye ve küpeler; günlük giysileri bile abartılı abiyeler…

Diyelim aynı topluluktasınız: Gecen hafta Ankara’daydım demeye görün. Sazı alıp başlıyor övünmeye, servet beyanına “Ha Ankara’da Rahmetli Uğur Mumcuların  arka sokağındaki apartmanımız var kirada.” Çanakkale mi dediniz: Çanakkale’de taş evimiz var. 10 dönüm zeytinlik içinde çok sık uğrayamıyoruz. Yok Bodrum. Ha evet Bodrum’da villam var ama Marmaris’teki daha bir ferah, “müstakil havuzlu”. İstanbul, tamam anladık; zamanında rahmetli müteahhit kocanızın ucuza kapattığı araziye,  birçok ofis ve mağaza karşılığı,  AVM dikilmişti. Onu anlattın gecen hafta diyemiyoruz. Her toplantıya özellikle geç gelir; ısrar edildiği için neden geldiğini beyan edip başlar anlatmaya:

“Ay arkadaşlar  vallahi billahi,  ben niye buradayım? Evimde açmıştım dev ekran plazmamı, filmimi izliyordum. Sütlü jakuzime girecektim. İlla gel, gel dediniz 4×4 “jeep” ime bindim; taa buralara geldim.

Maddiyattan uzaklaşmak… Hiiiiiiii, amaaan ölmek gibi bisey! Bi düşünüyorum. Hiiiiiii Allah korusun! Maddiyattan uzağım, düşünemiyorum. Toprağın altındayım sanki maddiyat oksijen gibi bisey. Para bende değil mi? Paramla çaaat çuuut çaaat  çuuut döverim.  Harika bisey!  Bunları anlatmıyacak olsam, bu kadar paramın olmasının ne manası var?”

Hayatım, konu bu zaten. Bak görüyorsun; beni, duruşumu, saçımı, makyajımı,  kostümümü, takılarımı,  her bişeyimi. Bak, şu saat nereden baksan 10-15 bin euro, az evvel söyledim. Jeepimi, 4×4 jeepim var.  Jakuzili evim; hem yazlığım hem kışlığım… Hayatım, lebiderya…  Şu elbisenin fiyatını hiç söylemiyeyim.  Bankada var dünya kadar param, benim her şeyim var. Ben çok seviyorum paramı. Malımı seviyorum çünkü ben MALIM!  Ben MALIM  ve malımla gurur duyuyorum.

Canım benim, insanlar sende ne var ne yok bilecekler. İnsanlar farkında olacaklar. Sahip  olduklarını, sahip olmayanlara göstereceksin tatlım. Misal kapımda  biliyorsunuz 4×4’ üm var. Kullanmıyorum, taksi tutuyorum o şekil gidiyorum. Neden? Çünkü kapının önünde tutuyorum  ki  herkesler görsün.  Herkesler baksın. Eğer bunu böyle kullanamayacaksam, paranın ne anlamı var ki… İnsanları kıskandıracaksın; görgüsüz  olacaksın; çatır  çatır  catlıyacaklar…  Her gün motton bu olacak. Ne yapmalıyım da milletin ağzından köpükler çıkmalı? İnsanları kudurtacaksın.  Böyle… Allah’ım inşallah kıskançlıklarından çatlarlar. ”