Küresel ölçekte artan göç hareketleri, yalnızca nüfus hareketliliğini değil; sosyal uyum, ekonomik katkı ve insan hakları tartışmalarını da daha görünür hale getiriyor. Üsküdar Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi ve İnsan Hakları Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (İHAMER) Müdürü Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, 18 Aralık Dünya Göçmenler Günü dolayısıyla yaptığı değerlendirmede, göçün yeni dinamiklerine dikkat çekti.
Prof. Dr. Süleymanlı, günümüzde göçün yapısal bir olguya dönüştüğünü belirterek, “Beyin göçü, iklim göçü ve kadın göçü gibi kavramlar, geleceğin en önemli göç dinamikleri arasında yer almaktadır” dedi.
Dünya genelinde 281 milyon göçmen bulunuyor
Uluslararası Göç Örgütü’nün verilerine işaret eden Prof. Dr. Süleymanlı, dünya genelinde 281 milyon uluslararası göçmen bulunduğunu söyledi. Göçmen sayısının her geçen yıl arttığını vurgulayan Süleymanlı, “Bu rakam her geçen yıl artarak göçün küresel ve yapısal bir olguya dönüştüğünü göstermektedir. 2025 yılı itibarıyla dünya nüfusunun yaklaşık %4’ünün göçmenlerden oluşması beklenmektedir. Göçmen işçi sayısı ise 165 milyonun üzerindedir” ifadelerini kullandı.
Göç yalnızca ekonomik nedenlerle açıklanamıyor
Türkiye’nin hem göç alan hem göç veren hem de transit ülke konumunda olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Süleymanlı, göçün çok boyutlu bir yapıya büründüğünü dile getirdi. Göç hareketlerinin artık yalnızca ekonomik gerekçelerle açıklanamayacağını vurgulayan Süleymanlı, “Göç, artık yalnızca ekonomik nedenlerle açıklanamayacak kadar karmaşık bir yapıya sahiptir. Silahlı çatışmalar, iç savaşlar, etnik ve mezhepsel gerilimler, bölgesel istikrarsızlıklar ve zorla yerinden edilmeler, günümüzde mülteci hareketlerinin en temel nedenleri arasına girmiştir” dedi.
ABD ve Avrupa ülkelerinin daha güvenlikçi göç politikaları benimsemesine rağmen, demografik yapı ve iş gücü ihtiyacının bu ülkeleri göçmen kabul etmeye devam etmek zorunda bıraktığını belirten Süleymanlı, sürecin yeni göç dinamikleriyle şekillendiğini söyledi.
Beyin göçü stratejik bir mesele haline geldi
Beyin göçünün küresel göç hareketleri içinde giderek daha belirleyici hale geldiğine dikkat çeken Prof. Dr. Süleymanlı, gençlerin eğitim, kariyer ve yaşam kalitesi arayışıyla yurt dışına yöneldiğini ifade etti. Bu sürecin ülkelerin kalkınma kapasitesini doğrudan etkilediğini vurgulayan Süleymanlı, şunları söyledi:
“Beyin göçü artık sadece bireysel bir tercih değil, ülkelerin uzun vadeli kalkınma kapasitesini doğrudan etkileyen stratejik bir mesele haline gelmiştir. Türkiye bu bağlamda, bir yandan genç beyinlerini yurtdışına gönderen; diğer yandan soy, kültür ve inanç bağlarının bulunduğu ülkelerden göç alan bir ülke konumundadır.”
Göçün kadınsallaşması dikkat çekiyor
Kadın göçmenlerin oranındaki artışın, çağdaş göç çalışmalarının en önemli başlıklarından biri olduğunu belirten Prof. Dr. Süleymanlı, “2023 itibarıyla kadın göçmenlerin oranı dünya genelinde yüzde 48’e ulaşmış, 2025’te ise yüzde 50’ye yaklaşması beklenmektedir” dedi.
Kadın göçmenlerin bakım, hizmet ve ev içi emek sektörlerinde yoğun olarak istihdam edildiğini ifade eden Süleymanlı, özellikle sağlık ve bakım alanlarında kadın emeğine duyulan ihtiyacın arttığını söyledi. Türkiye’nin de çatışma bölgelerinden gelen kadın mülteciler nedeniyle bu süreci doğrudan yaşadığını vurguladı.
İklim krizi zorunlu göçü artırıyor
İklim değişikliğinin göçü tetikleyen en güçlü faktörlerden biri haline geldiğini belirten Prof. Dr. Süleymanlı, kuraklık, sel ve aşırı hava olaylarının milyonlarca insanı yerinden ettiğini söyledi. Bu konuda Birleşmiş Milletler verilerine dikkat çeken Süleymanlı, “2025 yılı itibarıyla iklim kaynaklı yerinden edilmelerin 100 milyona ulaşması mümkündür” ifadelerini kullandı.
Dijitalleşme göçün doğasını değiştiriyor
Dijital teknolojilerin göçmenlerin yaşam pratiklerini dönüştürdüğünü belirten Prof. Dr. Süleymanlı, internet ve sosyal medya sayesinde göçmenlerin birden fazla ülkeyle eş zamanlı bağ kurabildiğini söyledi. Bu durumun entegrasyonu zorlaştırabildiğine dikkat çeken Süleymanlı, dijitalleşmenin hem fırsatlar hem de riskler barındırdığını vurguladı.
Göç kriz değil, toplumsal dönüşüm olarak ele alınmalı
Türkiye’nin tarihsel olarak göç yollarının kesişiminde yer aldığını ifade eden Prof. Dr. Süleymanlı, ülkenin dünyanın en fazla mülteci barındıran ülkesi konumunda olduğunu hatırlattı. Göçün kriz yönetimi yerine uzun vadeli politikalarla ele alınması gerektiğini belirten Süleymanlı, “Göçmenler artık yalnızca korunması gereken bir grup değil, doğru politikalarla toplumsal ve ekonomik katkı sunabilecek aktörlerdir” dedi.
Küresel göç yeni bir çağa giriyor
Değerlendirmesinin sonunda Prof. Dr. Süleymanlı, göçün artık yalnızca ekonomik bir hareketlilik olarak görülmemesi gerektiğini vurgulayarak şu ifadeleri kullandı:
“Beyin göçü, iklim göçü ve kadın göçü gibi kavramlar, geleceğin en önemli göç dinamikleri arasında yer almaktadır. Göç, artık sadece bir ekonomik hareketlilik değil, insan hakları, sosyal uyum ve toplumsal kalkınma ile doğrudan bağlantılı bir mesele olarak karşımıza çıkmaktadır.”





