Dernek Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Özlem Su Küçük, uyuzun yalnızca bireysel bir sorun olarak ele alınmaması gerektiğini vurgulayarak, tedavinin temaslı herkes için eş zamanlı uygulanmaması halinde hastalığın kronikleşebildiğine dikkat çekti. Küçük, “3 yıl süren uyuz vakaları duyuyoruz” dedi.
Uzmanlar, kaşıntıyla kendini gösteren ve yakın temasla kolayca bulaşabilen uyuzun, yanlış veya eksik tedavi edildiğinde uzun yıllar sürebilen bir döngüye dönüşebileceğini belirtiyor. Türk Dermatoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Özlem Su Küçük ile Medicana Ataköy Hastanesi Dermatoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Gülsüm Gençoğlan, hastalığın belirtileri, bulaş yolları ve tedavi sürecine ilişkin uyarılarını paylaştı.
“Tek bir kişinin tedavi olması yetmez”

Sonbahar ve kış aylarında uyuz vakalarının daha sık görüldüğünü belirten Prof. Dr. Özlem Su Küçük, hastalığın son 30 yıldır artış eğiliminde olduğunu söyledi. Küçük, özellikle son 2-3 yılda vakaların süreklilik gösterdiğini vurgulayarak, tedavi sürecinde yapılan hataların hastalığın uzamasına neden olabildiğini ifade etti.
Prof. Dr. Küçük, “Zaten son 30 yıldır uyuz vakaları yükselişte, daha sık görmekteyiz. Son 2-3 yıl içerisinde de uyuz vakaları devam ediyor. Üstelik de tedavi olmayan vatandaşlarda 2-3 yıl kadar kronik bir hastalık gibi seyredebiliyor. Tek bir kişinin tedavi olması yetmez. Etraftaki kişilerin tedavi görmemesi, bazen kişilerin de yetersiz, uygun olmayan şekilde ilacı sürmeleri nedeniyle tedavide yeterli sonuçları gözleyemiyoruz” dedi.
Tedavinin doğru uygulanmasının önemine dikkat çeken Küçük, ilacın boyundan aşağı tüm vücuda, el ve ayak parmak araları ile genital bölge dahil olacak şekilde sürülmesi gerektiğini belirterek, “Kişi geliyor, annesine, babasına da ilacı öneriyoruz, ‘Bizde şikayet yok’ diye kullanmak istemiyorlar. Kısır döngüyle hastalık kronik hal alabiliyor” ifadelerini kullandı.
“3 yıl süren uyuz vakaları duyuyoruz”
Uyuzun en belirgin bulgusunun, özellikle gece ve sıcakta artan kaşıntı olduğunu söyleyen Prof. Dr. Küçük, hastalığın bulaşıcılığına dikkat çekti. Ortak kullanılan çarşaflar, yastık kılıfları, kıyafetler ve deneme kabinlerinin bile risk oluşturabileceğini vurgulayan Küçük, kreş, yurt ve otel gibi kapalı alanlarda yayılımın daha kolay olduğunu dile getirdi.
Prof. Dr. Küçük, “Geçen seneki kadar sık değil ama polikliniğimize, hastane başvurularında artışı görüyoruz. Tedavisiz kalan, uzamış vakalarda alerjik reaksiyonlar, ikincil enfeksiyonlar ve nodüler lezyonlar ortaya çıkabiliyor. 3 yıl süren uyuz vakaları duyuyoruz. Bazen yurtta kalan herkesin tedavi alması gerekebiliyor, farkındalığın artması gerekiyor” dedi.
Hastalığın utanılacak bir durum gibi algılanmasının tanıyı ve tedaviyi geciktirdiğini belirten Küçük, geç başvurularda tanının da zorlaşabildiğine dikkat çekti.
“Vakalar polikliniğimizin yüzde 30’unu oluşturuyor”

Uyuzun klinik özelliklerine değinen Prof. Dr. Gülsüm Gençoğlan ise, kış aylarıyla birlikte başvuruların ciddi oranda arttığını söyledi. Gençoğlan, “Polikliniğimizin yüzde 30’unu oluşturuyor” diyerek, hastalığın özellikle çocuklar aracılığıyla kolayca yayılabildiğini ifade etti.
Prof. Dr. Gençoğlan, “Kaşıntı tüm vücutta olsa da sırtı tutmuyor olması tipik bir özellik. El parmak araları, karın ve genital bölge daha sık etkileniyor. Okullar önemli bir kaynak, çocuklar bazen birbirlerinin kıyafetlerini kullanabiliyor. Otellerde çarşaf ve nevresimlerin uygun şekilde değiştirilmemesi de bulaşa neden olabiliyor” diye konuştu.
Uyuzun temizlikle doğrudan ilişkili bir hastalık olmadığını vurgulayan Gençoğlan, bu algı nedeniyle hastaların durumu paylaşmaktan çekindiğini belirterek, “Hepimize bulaşabilir, sonuçta bulaşıcı bir hastalık” dedi.
“Bulaştan 2-3 hafta sonra kaşıntı başlıyor”
Hastalığın belirtilerinin genellikle bulaştan 2-3 hafta sonra ortaya çıktığını aktaran Prof. Dr. Gençoğlan, tanının dermoskopi ile konulabildiğini ve tedavinin mutlaka iki doz halinde tamamlanması gerektiğini söyledi.
Gençoğlan, “İlk dozlamadan sonra hastalar rahatladıklarını düşünüp ikinci dozu almıyor. Oysa ilaç yumurtalara etki etmiyor. Bu durumda döngü yeniden başlıyor” dedi. Bebekler ve küçük çocuklarda tedavi seçeneklerinin sınırlı olduğuna da dikkat çeken Gençoğlan, uzun süren vakaların aileleri ciddi şekilde yıprattığını ifade etti.
Tedavinin ardından bulaştırıcılığın ortadan kalktığını belirten Gençoğlan, ilk dozdan sonra kullanılan tüm kıyafet ve tekstil ürünlerinin 60 derecenin üzerinde yıkanması gerektiğini vurguladı.
Uzmanlar, uyuzla mücadelede en etkili yolun erken tanı, doğru tedavi ve temaslı herkesin eş zamanlı olarak tedavi edilmesi olduğunun altını çiziyor.





