1881 yılında Selanik’te dünyaya gelen Atatürk, 102 yıl önce hayalini kurduğu bağımsız ve çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerini attı.

İlköğrenimine Hafız Mehmet Efendi’nin mahalle mektebinde başlayan Mustafa Kemal, daha sonra Şemsi Efendi Mektebi’nde eğitimini tamamladı.

1905 yılında kurmaylık stajı için Şam’a atanan Mustafa Kemal, burada üstün hizmetleri dolayısıyla Beşinci Rütbe’den Mecidi Nişanı ile ödüllendirildi.


1907’de Manastır ve Selanik’te görev yapan Atatürk, 31 Mart Vakası’nı bastıran Hareket Ordusu’nda da görev aldı.

1911’de Trablusgarp’a gönderilen Atatürk, Tobruk ve Derne’deki Türk kuvvetlerini başarıyla yöneterek İtalyanlara karşı zafer kazandı.

Balkan Savaşları’nda Gelibolu ve Bolayır’daki birliklerle yer aldı, Dimetoka ve Edirne’nin geri alınışında etkili oldu.


Birinci Dünya Savaşı’nda 19. Tümen Komutanı olarak Gelibolu Yarımadası’nda düşman kuvvetlerini geri çekilmeye zorladı.


Cephanesi biten askerlere “Cephaneniz yoksa süngünüz var.” diyerek moral verdi ve Conkbayırı’ndaki taarruz sırasında göğsüne isabet eden şarapnel parçasının saati parçalayarak ölümden kurtuldu.

Çanakkale’deki üstün başarısıyla “Anafartalar Kahramanı” unvanını aldı.

Doğu Cephesi’nde 16. Kolordu Komutanı olarak görev yapan Atatürk, Bitlis ve Muş’u düşmandan geri aldı.


1917’de 7. Ordu Komutanlığı görevini yürüttü ve İngilizlerin stratejik planlarını İstanbul’a bildirdi.

1919’da Samsun’a çıkarak milli mücadelenin ilk adımını attı ve Amasya Genelgesi’ni yayımladı.


Erzurum ve Sivas Kongreleri’ne başkanlık ederek geçici bir hükümetin kurulması ve milli meclisin toplanmasının yolunu açtı.

23 Nisan 1920’de Ankara’da açılan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Atatürk, Meclis ve Hükümet Başkanı olarak görev aldı.



Anadolu Ajansı’nın kurulmasıyla milli mücadelenin sesi dünyaya duyuruldu.


Sevr Antlaşması’nı tanımadıklarını ilan eden Atatürk, Sakarya Meydan Muharebesi’nde Türk ordusuna “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır.” emrini vererek tarihe geçti.

Büyük Taarruz ve Dumlupınar Zaferi ile Yunan işgalini sona erdirdi, İzmir’in kurtuluşuyla Anadolu’yu düşmandan temizledi.

Lozan Antlaşması ile Türkiye’nin sınırlarını güvence altına alan Atatürk, Cumhuriyet’in ilanını ve yönetim şeklinin kabulünü sağladı.


Nutuk’ta ifade ettiği gibi: "Devlet yönetimini, Cumhuriyet'ten söz etmeksizin, ulusal egemenlik ilkeleri çerçevesinde, her an Cumhuriyet'e doğru yürüyen şekilde toparlamaya çalışıyorduk."

29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilan edildi ve Atatürk ilk Cumhurbaşkanı seçildi.

Atatürk, suikast girişimlerine karşı da ülkesini koruma kararlılığını sürdürdü: "Alçak girişimin benim şahsımdan ziyade mukaddes Cumhuriyet'imize ve onun dayandığı yüksek ilkelerimize yönelmiş bulunduğuna şüphe yoktur. Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır."

1929 Dünya Ekonomik Bunalımı sonrası ülke kalkınmasını hızlandırmak için Beş Yıllık Sanayi Planı’nı başlattı.

Tarım, çiftçilik ve Hatay’ın ana vatana katılması gibi milli konularda kararlılıkla çalıştı.

10 Kasım 1938’de 57 yaşında hayata gözlerini yuman Atatürk’ün naaşı, 1953’te ebedi istirahatgahı Anıtkabir’e taşındı.



“Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır” diyen Atatürk, bugün Anıtkabir’de ve Türk milletinin gönlünde yaşamaya devam ediyor.