Görme kaybına yol açabilen bazı retina ve optik sinir hastalıklarında, günümüzde tedavi seçenekleri hâlâ sınırlı. Özellikle genetik kaynaklı veya ilerleyici seyir gösteren hastalıklarda, hastalığın tamamen ortadan kaldırılması mümkün olamayabiliyor. Bu nedenle mevcut görme fonksiyonlarını korumak ve hastalığın ilerleyişini yavaşlatmak amacıyla destekleyici tedavi yöntemleri önem kazanıyor.
Bu alanda geliştirilen MagnoVision elektromanyetik stimülasyon ve iyonoforez tedavisi, destekleyici bir yaklaşım sunuyor. Batıgöz Sağlık Grubu Çankaya Şubesi Göz Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Uğur Ünsal, tedavi seçeneği sınırlı olan retina ve optik sinir hastalıklarında bu yöntemin önemine dikkat çekiyor.

Görme Kaybına Karşı 30 Dakikada Etkili Destekleyici Yöntem! (1)

MagnoVision nedir?

MagnoVision, retina, optik sinir ve görme yollarını hedef alan, elektromanyetik uyarım ve iyonoforez etkisiyle çalışan bir tedavi cihazı. Uygulama sırasında göze temas eden elektrotlar veya doğrudan elektrik akımı kullanılmıyor. Bu özelliğiyle non-invaziv, yani cerrahi veya girişim gerektirmeyen bir yöntem olarak öne çıkıyor.
Uygulama sırasında hasta, özel olarak tasarlanmış bir başlıkla yaklaşık 30 dakika boyunca tedavi alıyor. İşlem sonrası günlük yaşama hemen dönmek mümkün.

Sinir hücreleri arasındaki iletişimi desteklemeyi hedefliyor

Doç. Dr. Uğur Ünsal, MagnoVision tedavisinin iki ana etki mekanizması üzerinden çalıştığını belirtiyor:

Sessizce başlıyor, izleri yıllarca silinmiyor: Ailelere kritik uyarı!
Sessizce başlıyor, izleri yıllarca silinmiyor: Ailelere kritik uyarı!
İçeriği Görüntüle

• Neuromodülasyon: Elektromanyetik alanlar, retina ve optik sinirdeki sinir hücrelerinin iletişim dengesini destekliyor. Bu sayede görsel sinyallerin beyne iletilme sürecine katkı sağlanabiliyor.
• İyonoforez: Tedavi edici maddelerin ve büyüme faktörlerinin retina gibi ulaşılması zor dokulara daha etkin taşınmasını sağlıyor. Bu özellik, MagnoVision’u klasik destekleyici yöntemlerden ayıran en önemli unsur olarak öne çıkıyor.
Bu mekanizmalar sayesinde uygulamanın; retina ve optik sinirde kan dolaşımını destekleyebileceği, hücrelerin enerji üretim kapasitesini artırabileceği ve sinaptik iletimin güçlenmesine katkı sağlayabileceği belirtiliyor.
Büyüme faktörlerinin retina dokusuna ulaşmasını kolaylaştırıyor
MagnoVision tedavisi, tedavi seçeneği sınırlı veya ilerleyici seyir gösteren bazı göz hastalıklarında destekleyici yöntem olarak uygulanıyor.

Bu hastalıklar arasında:

• Retinitis Pigmentosa
• Optik nöropatiler
• Kronik santral seröz koryoretinopati (CSCR)
• Retinal iskemi ve derin kapiller dolaşım bozuklukları
• Seröz pigment epitel dekolmanı
• Miyopik koroidal neovaskülarizasyon (CNV)
yer alıyor.

Hastalıkların bir kısmı halk arasında “tedavisi yok” olarak bilinse de, destekleyici tedavilerle hastalığın ilerleme hızı yavaşlatılabiliyor, mevcut görme korunabiliyor ve bazı hastalarda fonksiyonel kazanımlar sağlanabiliyor.

PRP ve kök hücre tedavilerinin etkinliğini artırabilir

MagnoVision tedavisi, PRP ve kök hücre uygulamaları ile birlikte planlanabiliyor. PRP, kişinin kendi kanından elde edilen ve içinde NGF, BDNF, IGF, PDGF, VEGF gibi 30’dan fazla büyüme faktörü bulunan biyolojik bir destek tedavisi. Etkili olabilmesi için bilimsel çalışmalarda da vurgulandığı üzere soğutmalı santrifüjle hazırlanması ve MagnoVision’un iyonoforez etkisiyle hedef dokulara taşınması gerekiyor.
Kök hücre uygulamalarıyla birlikte kullanıldığında ise hücresel düzeyde onarıcı süreçlerin desteklenmesi amaçlanıyor.

Güvenli ve konforlu bir yöntem

MagnoVision tedavisiyle ilgili klinik çalışmalarda ve uygulama sonuçlarında, tedaviyi durdurmayı gerektiren ciddi bir yan etki bildirilmemiş. Uygulama, hasta konforu açısından güvenli bir yöntem olarak değerlendiriliyor.

Doç. Dr. Uğur Ünsal, konuyla ilgili olarak şunları söylüyor:

“Halk arasında ‘tedavisi yok’ olarak bilinen bazı göz hastalıklarında bile bugün destekleyici tedavi seçeneklerinden söz edebiliyoruz. MagnoVision, bu hastalıklarda herhangi bir yan etki yaratmadan, hücresel düzeyde destek sağlamayı amaçlayan bir yöntemdir. Elbette her hasta için uygunluğu mutlaka ayrıntılı değerlendirme sonrasında belirlenmelidir.”

Kaynak: BASIN BÜLTENİ