Hayatta Başarının Sırrı, vazgeçmek mi acaba? Dört psikolog arkadaş bir gün bir deney yapmaya karar verirler. Amaçları düşünce gücüyle mum ışığını söndürmektir. Bir mum yakarak masanın üzerine koyarlar ve masanın etrafına otururlar. Olanca güçleriyle muma yoğunlaşırlar. Mumun ışığında herhangi bir hareket yoktur. Yoğunlaşmaya devam ederler ama mum ışığında en ufak bir titreme bile olmaz. Bir saati henüz devirmişlerdir ki tam o sırada sokaktan gürültüyle bir kamyon geçer. Dışarıdan gelen gürültüyle birlikte bu dört arkadaş irkilir ve muma yoğunlaşmayı bırakırlar. O anda mumun ışığı sönüverir.

Evrenin kuralı az çok bellidir. Newton kafasına elma düşünce yer çekimini buldu. Halbuki o güne kadar pek çok insanın kafasına ağaç altında uyurken elma düşmüştü. Peki neden Newton yer çekimini buldu da diğerleri bulamadı? Çünkü Newton kafasına elma düşmeden önce binlerce saatlik bir uğraş vermişti. Yine bir gün çalışmaktan yorgun düştüğü bir sırada uyuyakaldı yani serbest bıraktı ve bilgi kafasına düştü ve onda o bilgiyi yorumlamaya yetecek deneyim yani hazır bulunmuşluk vardı. Öğretmenler bilir, çocuklara yeni bir konu öğretmeye geçmeden önce onların konuya dair hazır bulunuşlukları kontrol edilir. Evren de bir öğretmen gibi hareket eder aslında. Yeterli sayıda deneme, epeyce başarısızlık ve gerekli sabır, inat bizde varsa, istediğimiz şeyi gözlerimizin önüne seriverir. Bazen de kafamıza düşürür!

Rüyalar da çok önemlidir. Hayatımızın neredeyse üçte birini geçirdiğimiz rüya aleminin öylesine kurgulandığını düşünmek bana her zaman evreni fazla hafife almak gibi gelir. Zaten tam da bu düşüncem yüzünden Uykusuzlar adlı bir romanı dört yıl çalışarak yazdım. Rüyaların insan evriminde denk düştüğü yer, işlevi, anlamı… Tüm bunlar konusunda hala çok az şey biliyoruz. Bilimsel gelişmeler oldukça önceden uçuk kaçık gelen, mistik veya metafizik olarak gördüğümüz bazı şeyler gerçeğin safına katılıyor. Mesela her insanın bir enerji yaydığı gerçeği. Bilim kurgu romanlar, filmler yıllar evvel bunu yazdı, sahneledi. Sonunda bilim bunda gerçeklik payı olduğunu kabul etti. Belki de evren de tıpkı çocuklar gibi insanlığın hazır bulunuşluğunu kontrol ederek bazı keşiflere izin veriyordur, ne dersiniz? Uykusuzlar romanımı yazarken dikiş makinasının bir rüya esnasında keşfedildiğini öğrenmiştim. Elbette rüyada kehanet gibi bir bilgi gelmesi söz konusu değil. En yanlış anlaşılan şey bu bana kalırsa rüyalar hakkında. Rüyalar derin düşünmenin alanıdır, sessizlik ve odaklanma yeri aynı zamanda. Zaten bildiğimiz ama günün koşturmacası, yoğunluğu yüzünden gözden kaçırdıklarınızı size birden gösterebilir. Yani dikiş makinasını keşfeden bilim insanı zaten tüm o bilgiye zihninde sahipti sadece zihnini durdurup o bilgileri yan yana dizemiyordu. Rüyanın ıssızlığı bunu yapmasına imkan tanıdı. Eğer rüyalara bu perspektiften bakarsak birçok konuda farklı sonuçlar elde edebiliriz. Yeter ki bilimden yana taraf tutalım.