Nasıl bir ortamda yaşadığımızı inanamıyorum. İnsanlar beni korkutuyor. Çevremdeki insanlara ilişkilere bakıp ruhum sıkılıyor. Herkes o kadar sevgisiz, ilgisiz, duygusuz ki bunun böyle olduğuna inanmak da gelmiyor içimden.

Birbirimize tahammülümüz kalmadı. Öyle ki gözünün üstünde kaş var diye vurur olduk. Peki, nereye gidiyor insanlık?

Nerede duracak ya da duracak mı?

Asıl beni kaygılandıran nedir biliyor musunuz? Sadece insanlığa yapılmıyor olması. Doğayı mahvettik. Bu içinde kaybolduğumuz ruh halimizle hayvanlar, ağaçlar, iklim, tarım, ekonomi vb.

Ben bu yazımda doğayı değerlendirmek istiyorum. Uğruna şarkılar, şiirler, türküler yazdığımız doğayı…

Yeri geldiğinde stresimizi attığımız, yeri geldiğinde duygularımızı ifade ettiğimiz yeri geldiğinde özümüze döndüğümüz doğadan bahsetmek istiyorum.

Yeşillik diye bir söz vardır Türkçe’mizde. Anlamı geniş mi geniş düşününce hemen gözümüzde canlanan bize huzur veren, yeşilin saflığını hissettiği gibi ifade ettiği gibi aşkın doğallığını da ifade eden yeşillik.

Bunun üzerine ciltlerle kitaplar yazarız yazmasına da neden korumayız onu anlamış değilim.

Doğa anlayışımız instagram paylaşımlarımızdan ibaret olan bir duruma geldik. Doğanın bize sunduğu tüm güzellikleri elimizle yok ettik. Ardından hobi bahçesi ürettik. Ne gerek vardı ki zaten doğa hepimizin.

Bunu parsellememizin bir mantığı var mıydı?

Sistemsel bir sorunla karşı karşıya olduğumuzu sizlere şu örnekle açıklamak isterim;

Ağaçlar kesildi. Devasa binalar yapıldı. Geniş siteler, içinde havuzlu, spor salonlu. Biz aldık sosyal faaliyeti çok dedik.

Sonra kaybolan insanlığımız geldi aklımıza ve korkudan çocuklarımız o faaliyetlerin hiçbirine katılamadı. Böylece hapsettik onları. Evde en güvenli yerde, odasında telefonuyla tabletiyle baş başa kaldı. Ve gözümüzün önünde hiç farkında olmadan her türlü hatayı yapabildiler.

Sonra böyle olmuyor. Balkonumuzu botanik bahçeye çevirelim çocuklarla aktivite olur. Bitkinin nasıl yetiştiğine tanık olurlar dedik.

En güzel saksılar alındı. Çeşit çeşit bitkiler alındı. Paylaşımlar yapıldı ve tabi bu da havada kaldı. Sözün kısası sen doğayı bozarsan doğa da senin ruhunu bozar.

Bir ulusun gerçek zenginliği, ağaç örtüsü ile ölçülürken biz hala son kalan üç ağacımızı kesme hesabındayız. Hiçbir resim her gün gördüğümüz tabiat tablosu kadar güzel olamaz.