Taş sokaklarında yankılanan ayak sesleri, Arnavut kaldırımlarında geçmişten fısıldayan izler ve bakır cezvede ağır ağır pişen dibek kahvesi… Eğer İzmir çevresinde sakin, otantik ve hala ruhunu koruyan bir köy arıyorsanız, Foça’nın tepelerine kurulmuş Kozbeyli Köyü, sizi mor sabunların, taş evlerin ve kartpostallık manzaraların içine davet ediyor.
600 YILLIK SESSİZLİK
15. yüzyılda Kozbey adlı bir Türkmen bey tarafından kurulduğu bilinen köy, zamanla Rumlarla Türklerin iç içe yaşadığı bir yerleşime dönüşmüş. Bu geçmiş, bugünkü mimaride hâlâ kendini hissettiriyor. Rumlardan kalan taş evler, Osmanlı döneminden kalan cami ve kemerli yapılar, köyün geçmişle kurduğu köprüyü bugüne taşıyor.
Kozbeyli Köyü, sakinliğiyle öne çıksa da burada yapacak çok şey var. İşte öne çıkanlar:
Taş sokaklarda yürüyüş: Arnavut kaldırımlı dar yollarda yürümek, her köşede başka bir estetik detayla karşılaşmak demek.
Dibek kahvesi içmeden dönmeyin: Köyün merkezindeki kahvede bakır cezvede pişen meşhur dibek kahvesi, burada içmenin ayrı bir anlamı var.
Köy camisinin manzarasına tırmanın: Yüksek konumda yer alan cami, hem mimarisiyle hem de Foça Körfezi’ne hâkim manzarasıyla mutlaka görülmeli.
Sanat atölyelerine uğrayın: Eğer denk gelirseniz köy meydanındaki küçük sanat atölyeleri açık olur. Seramikten el yapımı sabunlara kadar çeşitli üretimleri görebilirsiniz.
NASIL GİDİLİR?
İzmir şehir merkezinden yola çıkanlar için yaklaşık 1 – 1,5 saatlik bir yolculuk yeterli. Menemen – Yeni Foça – Bağarası güzergâhı takip edilerek köye ulaşabilirsiniz. Toplu taşımayı tercih edenler, İZBAN ile Menemen’e gidip oradan Foça dolmuşlarına binebilir. Foça’dan Kozbeyli’ye kısa bir yolculukla ulaşım sağlanabilir.
Sabah erken saatler ya da gün batımına yakın anlar, köyün hem ışığı hem de sakinliği açısından en keyifli anları. Özellikle hafta sonu sabahı, fotoğraf meraklıları için eşsiz bir ortam sunar.
Foça’dan Kozbeyli’ye geçiş yaparak günü hem deniz kıyısında hem de köy havasında geçirebilir, tarihi ve doğayı birleştiren harika bir rota oluşturabilirsiniz.
Kozbeyli, keşfedilmek için bağıran bir yer değil; sessizce sizi bekleyen, sizi yavaşlatan ve kokusuyla, dokusuyla hafızanıza işleyen bir köy. Henüz herkesin gitmediği ama gidenin tekrar dönmek istediği bu köy, İzmir’in en zarif sırlarından biri olmaya devam ediyor.