Bayram tatilinde umduğunu bulamayan turizmcilerin yakınmaları erken başladı bu yıl. 15 gün önce kızımla Bodrum’da tatil yaparken, ilk kez Bodrum’u bu kadar boş görüyorum, yazmıştım. Özellikle merkezde ve çarşıda neredeyse yabancı turist yoktu ve olanlar da pek mutlu gözükmüyordu, dükkanlar bomboştu, cafeler yarı kapasite bile dolu değildi. Taksiler öylece duruyordu.
Bir çok farklı sebebi var mutlaka bunun. Turizm ödüllü eski bir işletmeci olarak fikir yürütmem zor değil. Örneğin bizim kaldığımız otel, Sakız’daki otellerden iki kat pahalıydı ama yemek kalitesi çok kötüydü. Ben her şey dahil sistem sevmiyorum ama yanınızda çocuk olunca onun tercihi geçerli oluyor. Her şey dahil ( otel, beş yıldızlı yüksek standart sayılan bir otel bu arada) ege yemeklerinin lezzetinin kötülüğünü anlatmak için ayrı kelime gerek. Düşünün ki bir turist bizim müthiş mutfağımızı böyle tanıyor. Bugünkü yemeklerden kalanları bir sonraki günün türlülerinde hemen seçebiliyorsunuz çünkü o sıcakta sağlıklı saklamak pek mümkün olmadığı için tadı bozulmuş oluyor. Herkesin tabağına çeşit çeşit yemek var ama birer kaşık alıp diğerine geçiliyor çünkü sahiden kötü. Öyle olunca da 100 çeşit yemek olması bir şey ifade etmiyor. Sadece israf artıyor.
Ayrıca yolda yürürken sizi içeri sokmaya çalışan garsonlar, pazarlamacılar, laf atmalar… Kadın olarak yürümenin tuhaf zorluğu (evet, hâlâ üstelik) sürüyor. Şöyle bir kafa dağıtayım, sakin sakin yürüyeyim merkezde mümkün değil. Bunun sadece Bodrum için geçerli olduğunu sanmıyorum, Alaçatı için de benzer duyumlar var.
Hizmette standardın olmaması, bir gittiğiniz restoranda bir daha aynı tadı ve hizmeti bulamıyor oluşunuz, fiyatların kim ne tutturursa olması, samimiyetin laubalilikle karıştırılması… Sebep çok ve bu daha başlangıç.