Cehennemin modern versiyonu, amaçsızlıktır, demişti John Fowles. Ben de yazılarımda, çağın en büyük sorununun inançsızlık ( amaçsızlık) ve sevgisizlik olduğunu vurguluyorum, biliyorsunuz. Aslında bu iki kavram zaten birbiriyle ilgili. Ancak içinde sevgi olan bir insan bir amaca, bir inanca, belki de bir insana bağlanabilir. Sevgi bizi harekete geçirir. İçimizdeki potansiyeli ortaya koymamızı sağlar.
Belki de bu nedenle ilk romanım Siyah Nefes, Ovidius’un her âşık bir savaşçıdır, cümlesiyle başlar. Kendinize uğrunda ölünecek değil, yaşanacak bir amaç bulun. Yoksa her yeni nefes zor gelecektir. Yeni bir yıl gelirken yeni amaçlarınız, sevmeye değer dostlarınız ve kıymet verdiğiniz bir sevdanız olsun dilerim. Elbette bu gerçekleşmesi kolay bir dilek değil, farkındayım.
Peki, kendinize neden bu dünyada olduğunuzu ve size verilmiş olan bu kısıtlı zamanla ne yapmanız gerektiğini sorar mısınız? Ya da kendinizi herkesten farklı, uyumsuz, anlamsız ve anlaşılmıyor hisseder misiniz genelde? Okuduğum bir kitapta, hayatın anlamı, hayata anlam vermektir, diyordu. Okuduğum en basit ama en etkili yanıt. Delirmiş Evrenin Ortasında hissedenler olduğunu biliyorum; yalnız değilsiniz. Birlikte deliriyoruz…
İlerlemek mi istiyorsun? Kendi önünden çekil o zaman, diyen söz düştü aklıma. Ne çok insan kendi yarattıkları hayali engellerle boğuşuyor değil mi? Ya da bazıları hiç başlamadan vazgeçiyor. Zihinde yaratılmış bariyerler çok güçlü ve onları ancak kişi kendisi kaldırabilir. Bariyerlerin sadece size ait, bazen de içinde bulunduğunuz toplumdan, onun kültürel yapısından kaynaklı olduğunu görmek için, hem okumalı, kendinizi donatmalısınız; hem de farklı coğrafyalar görüp kendinizinkiyle kıyaslamalısınız. Görünmez bariyerleri yıkın, kendinize inanın ve iyimserliğinizi koruyun. Dünya sürprizlerle dolu bir yer, onu keşfedin. Ben yeni yıla Karaburun’da merhaba diyeceğim. İzmir’in birçok sahil şeridini bilen biri olarak, Karaburun son iki yıldır keşfettiğim gizli bir cennet. Bazen en yakınımızdaki güzellikleri bile doğru yerden bakmadığımız için göremiyoruz. Bakış açımızı değiştirmek, geliştirmek aynı yerde bile yeni gözler sunabilir aslında.
Biraz da Futbol…. 2023 biterken farklı bir kriz de sundu bize. Cumhuriyet’in 100. yılında ülkemizde düzenlenmesi gereken Süper Kupa Finali’nin en başta Suudi Arabistan’a alınması başlı başına yanlış bir karardı. Futbol fanatiği olmasam da, bir Fenerbahçeli olarak, bunu duyduğum ilk andan itibaren yanlış bulduğumu söylemiştim. Bu maç ya Samsun ya da Ankara’da oynanmalıydı. TFF nasıl bir anlaşma yaptı, tam olarak bilmek zor ama maça çıkmayan iki takım büyük alkışı hak ediyor. Atatürk bizim kırmızı çizgimizdir. Kimse Türk halkının bu konuda en ufak bir taviz vereceğini düşünmemeli. Sanırım düşünen varsa da, gereken cevabı almış oldu. Elbette futbol hiçbir zaman sadece futbol değildir. Ama ilk kez iki takım da kupayı kazandı, gönüllerin kupasını. Dilerim bir daha böyle hatalı kararlar yüzünden kendimizi ülkemizi savunurken bulmayız. Cumhuriyet’in 100. Yılına kolay gelmedi bu ülke. Ben Kurtuluş Savaşı’nda dokuz yıl savaşmış bir efenin torunuyum. Benim gibi birçok insanın kanına dokunacak bir saygısızlıktı Riyad’da yaşanan. Spor gibi, sanat gibi milyonları tek yürek yapabilen kavramlar doğru ellerce yönetilmeli.