Enes b. Mâlik’in 14 asır önce anlattığı Hz. Resûlullah’ın (sav) sözünü bilmeyen yoktur.

Hz. Enes şöyle anlatır:

“Bir adam, “Ey Allah’ın Resulü! Devemi bağlayıp da mı Allah’a tevekkül edeyim, yoksa bağlamadan mı tevekkül edeyim?” diye sordu.

Resûlullah, “Önce onu bağla, sonra Allah’a tevekkül et!” buyurdu.

Kelime olarak işleri Allah’a bırakma anlamına gelen tevekkül, gerekli tedbirleri ve önlemi aldıktan sonra sonucu Allah’a havale etmektir. Yani maddî ve manevi sebeplerin hepsine başvurduktan ve alınması gereken bütün tedbirleri alıp yapacak başka bir şey kalmadıktan sonra, Allah’a güvenip dayanmak ve gerisini O’na bırakmak demektir.

Hatta bu bağlamda Hz. Ömer’in naklettiği hadiste Resûlullah şöyle buyurmuştur:

“Eğer siz gereği gibi Allah’a tevekkül etmiş olsaydınız, tıpkı sabahleyin kursakları boş olarak çıkıp (akşam) doymuş bir şekilde dönen kuşların rızıklandırıldığı gibi sizler de rızıklandırılırdınız.”

Bizler hadisteki sabahtan akşama rızkı için çırpınan kuşun gayretini görmek şöyle dursun onca çırpınmayı göze alamadığımızdan baştan bütün işlerimizi Allah’a bıraktık.

Ve 14 asırdır şu deveyi bir kazığa bağlayamadık gitti. Miskin miskin oturmayı çok sevdik…

Hemen zaman kötü, felaketler aldı başını gitti, mazeretine sığınmayın derim…

Zira kötülük insanla birlikte var oldu ve sadece bu çağda değil her dönemde vardı.

Platon’dan itibaren antik dönem filozofları; hayat, toplum ve bireydeki kötülüğü ele almışlar… Kötülükten dem vurmuşlardır…

Hz. Resûlullah’ın vefatından 50 yıl sonra Medine’de hicri 63 yılında pek çok Medineli kılıçtan geçirilmiş… Klasik kaynakların bir kısmına göre şehir üç gün yağmalanmış, insanların canlarına ve mallarına kastedilmiş… Tecavüzler sonucunda o yıl doğan çocuklara da “evlâdü’l-Harre” denilmiştir. Yani Harre olayının çocukları, anlamında…

11.yüzyılda yaşamış Yusuf Has Hacip, Kutadgu Bilig adlı eserinde kendi devrinin bozukluğundan şikâyet eder…

İyilerin kötüler ve kötülükler karşısında baskın olduğu dönemler yani devenin kazığa bağlandığı zamanlar, insanlık huzur ve afiyet bulmuş… İnsanlık bir nebze nefes almış…

Veba salgının olduğu Şam’a girmekten vazgeçen Hz. Ömer’e “Allah’ın kaderinden mi kaçıyorsun?” diye sorulunca kendisi Allah’ın bir kaderinden başka bir kaderine gidiyorum, diye cevap vermiştir.

Bugün Müslümanlara Allah’ın bir kaderinden başka bir kaderine kaçmak zor geldiği için başka bir kaderi mümkün kılamıyoruz, kader deyip geçiyoruz…