Her insan içgüdüsel olarak kendini özel hisseder; dışarıdan bir özgüven problemi olsa dahi içten bunun bir nedeni olduğu aslında özel olanın kendi olduğu yanılsamasıyla yaşar. Hatta bu yanılsama bir diğer evreye geçiş aşaması için gereklidir de. Sırf bunun için kılıçlarını kuşanmış olarak yaşar. Bir üst mertebeye ulaşabilme yolunda ilerleyen insanın kılıçları kınından çıkmaz, diğerleri ise hep bir savaş ve yarış halindedir…
——————————————————————————————————————————
Başkasını fark etmek için zeka gerekmeyebilir lakin kendinin farkında olabilmek için mutlaka gereklidir…
——————————————————————————————————————————
Bedenine ne kadar yatırım yaparsan yap seni terkedecek. O yüzden önceliği ruhuna ver, o’nu besle; bir cümlesiyle eksik parçanı fark edip ona kavuşmanı sağlayacak bir kitapla, her nota çalışında bir basamak çıkıyormuş hissi veren bir müzikle, seni olduğun zamandan ve yerden alıp bambaşka bir zamana ve mekana taşıyacak bir resimle… Kısaca sanatla… Göreceksin ki sen ruhunu besledikçe o bedenini çoktan süslemiş. Çünkü güzellik dediğimiz şey ruhta başlayıp bedene tezahür eder.
—————————————————————————————————————————–
Sevmek için illa sevilmek mi lazım…
Sevilmeyi istemek bir nevi karşılık beklemektir, oysa ben sadece sevdiğim için severim. Ben onu seviyorum diye, o niçin beni sevsin?
Misal bir çiçeği karşılık bekleyerek mi seversin ya da bir köpeği… Peki bir çocuğun başını niçin okşarsın? O mutlu olsun diye mi…
Hayır… Nedenini söyleyeyim; sevmenin en saf haline ulaşmak için… Karşılık bekemeden sevmenin hazzını keşfetmek için… Şartsız, koşulsuz, çıkarsız, hesapsız bir sevgi yaşamak için… Sevmelerin en güzeli kalpten geldiği için. Sırf ben onu seviyorum diye o niçin beni sevsin?
Sevgilerimle…