Aydınoğulları Beyliği’nin kurucusu ve ilk beyi (1308-1334).
Germiyanoğulları ordusunda subaşı olan Mübârizeddin Gazi Mehmet Bey önce, Aydın topraklarının fethedilmesinde Menteşe Beyinin damadı Sasa Bey’e yardım etti, sonra bu bölgeleri ondan alarak bölgeye hâkim oldu.
Bölgeye hâkimiyetinden sonra fetihlere devam eden Mehmet Bey, İzmir’in Müslüman kesimi ile Ayasuluk (Selçuk), Tire, Sultanhisarı ve Bodemya’yı da ele geçirdi. Bu şekilde geniş topraklara sahip olan Mehmet Bey idaresi altındaki yerleri beş oğlu arasında paylaştırdı.
Diğer kardeşleri Hızır Bey Ayasuluk’ta(Selçuk), İbrâhim Bahadır Bodemya’da(Bademli), Süleyman Şah Tire’de, küçük kardeşi Îsâ ise beylik merkezi Birgi’de bulunuyordu. Kendisi en küçük oğlu ile birlikte Birgi’ye yerleşti.
Bu arada Ayasuluk’ta bir donanma meydana getirdi. Bu donanma ile 1319’da Sakız adasına bir baskının dışında iki buçuk yıllık bir kuşatmadan sonra Sakız hâkimi Cenovalı Martino Zaccaria idaresindeki İzmir Limanı’nı ele geçirdi.
Aynı zamanda Sakız’a yeniden hâkim olan Bizans İmparatoru III. Andronikos Türkler’e karşı yakınlaşma siyaseti takip ederek Aydın ve Saruhanoğulları’yla birer antlaşma yaptı.
Bu antlaşmaya rağmen İzmir yukarı kale beyi olan oğlu Umur Bey babasını tasvip etmeyerek Sakız, Bozcaada, Semadirek adalarıyla Gümülcine yöresi, Mora sahilleri ve Gelibolu bölgesine akınlarda bulundu. Bu sırada Naksos dükü ile Eğriboz hâkimini haraca bağladı.
Mübârizeddin Mehmet Bey ölünce(1334) onun yerine kardeşlerinin ısrarlarıyla Umur Bey geçti.
Onun beyliğinin ilk günlerinde Venedik, Rodos ve Kıbrıs filolarından meydana gelen bir Haçlı donanması İzmir’i almak için taarruz ettiyse de geri çekilmek zorunda kaldı.
Umur Bey, Saruhanoğlu Süleyman Bey ile birlikte Yunanistan ve Mora’ya sefer yaparak sayısız esir ve ganimetlerle İzmir’e döndü. Umur Bey aynı yıl içinde Alaşehir’i de hâkimiyeti altına aldı.
Bu sırada Bizans İmparatoru III. Andronikos, isyan ederek Midilli’yi ele geçiren Foça Valisi Dominique’e karşı Saruhan ve Aydınoğulları’ndan yardım istemiş ve bu beylerin sayesinde Midilli ve Foça’yı geri almaya muvaffak olmuştur.
Umur Bey bundan sonra da Bizans ile olan dostluğunu sürdürdü. Nitekim Bizans, Arnavut isyanını Umur Bey’in gönderdiği askerî yardım sayesinde bastırabildi. Hatta Umur Bey onun seferlerine de katılarak Karadeniz’e çıkmış, Kili ve Eflak ülkelerini yağmalamıştır.
İmparator III. Andronikos’un ölümünden(1341) sonraki devirde Umur Bey idaresindeki Aydınoğulları, Türk beyliklerinin en güçlülerinden biri olmuştu. Eğriboz, Mora, Girit, Rodos ve bütün Trakya sahilleri Umur Bey’den çekinmekteydi.
Andronikos’un ölümünden Kantakuzenos da muhaliflerine karşı Dimetoka’da imparatorluğunu ilân etmiş ve Umur Bey’den yardım istemişti. Umur Bey ona yardım için 1342 ve 1343 yıllarında Rumeli’ye gitti.
Onun bu hareketi, Latinler’in Papa VI. Clement’e başvurarak bir Haçlı seferinin açılmasına sebep oldu. Bu seferin tertiplenme sebeplerinden biri de ticarî idi. Zira Aydınoğulları, muhtemelen kuvvetli durumlarına güvenerek Venedik ile olan ticaret antlaşmasına riayet etmemişler ve gümrük vergilerini yükselttikleri gibi hububat ihracını da azaltmışlardı.
Sonunda Papa VI. Clement’in teşvikiyle Venedik, Cenova, Kıbrıs Krallığı, Rodos şövalyeleri ve Naksos dükünün katıldığı Haçlı donanması İzmir Limanı’nı Aydınoğulları’nın elinden aldı.(1344).
Fakat Haçlılar Umur Bey’in mukavemeti sebebiyle fazla ilerleyemediler. Aydınoğulları öteki Türk beylikleriyle birleşerek Haçlı donanmasını mağlûp ettiler.
Ardından Aydınoğulları, donanmalarıyla tekrar Ege denizinde faaliyete başladılar. Bunun üzerine Rodos şövalyeleri ticaretin aksamaması için İzmir Limanı’nı vermeye ve kalenin yıkılması şartıyla Umur Bey’le anlaşmaya razı oldular; fakat bu anlaşma papa tarafından tasdik edilmedi. Bu durum karşısında Umur Bey İzmir’i ele geçirmek için yapılan hücum sırasında şehit düştü(1348).
Umur Bey’in zamanı Aydınoğulları için her yönden önemli gelişmelerin görüldüğü parlak bir devre olmuştur.
Umur Bey’in yerine büyük kardeşi Hızır Bey geçti. Hızır Bey Latinler ile yirmi maddelik çok ağır şartları haiz ve papa tarafından da onaylanan bir antlaşma imzalamaya mecbur kaldı.
Bu antlaşmaya göre, beyliğin elindeki bütün iskelelerden alınmakta olan gümrük vergisinin yarısının Latinler’e verilmesi, Hristiyan gemilerinin serbestçe Aydınoğulları limanlarına girebilmesi, bütün deniz kuvvetlerinin silâhlarını bırakması ve Latinler’in Aydın Beyliği’nde konsolos bulundurmaları kabul ediliyordu.
Buna rağmen Aydınoğulları kısa zamanda toparlandılar. Çok geçmeden Aydınoğulları ile Venedik arasındaki münasebetler de yeniden tesis edildi. Hıristiyan dünyası geçici olarak Haçlı seferleri planlarını terk etti ve beyliğin zengin bölgelerine ticarî bakımdan nüfuz etmeye çalıştı. Venedik ve Aydınoğulları arasında bundan sonraki çatışmalar büyük ölçüde önemini yitirdi. Hızır Bey 1360 yılı civarında öldü.
Ondan sonra beyliğin başına Mehmed Bey’in diğer oğlu Îsâ Bey geçti. Îsâ Bey Osmanlılar’la dost geçindi. Kosova Savaşı’nda (1389) Osmanlı ordusunda bulunan yardımcı kuvvetlere arasında yer aldı.
Savaşta I. Murad’ın şehit düşmesi ve Yıldırım Bayezid’in hükümdar olması üzerine, ona karşı Karamanoğulları’nın kışkırtmasıyla meydana gelen harekete Aydınoğulları da katıldılar. Bunun üzerine Anadolu seferine çıkan Yıldırım Bayezid Aydınoğulları’nın himayesindeki Alaşehir’i zaptetti. Bu sırada Îsâ Bey sultanın huzuruna gelerek itaatini bildirdi. Kendisine Tire’de oturmak şartıyla bir kısım yerlerin idaresi bırakıldı (1390).
Ankara Savaşı’ndan (1402) sonra Timur tarafından memleketleri kendilerine geri verilen beylikler arasında Aydınoğulları da bulunmaktaydı. Aydınoğulları’ndan önce Mûsâ Bey başa geçtiyse de çok kısa bir süre sonra öldü (1403).
Mûsâ Bey’in yerine II. Umur emir oldu. II. Umur Bey’in 1405’te ölümü üzerine Cüneyd beyliği tek başına idareye başladı. Cüneyd Bey, Fetret Devri’nde Osmanlı şehzadeleri arasındaki saltanat mücadelelerine de katıldı; her defasında bu şehzadelerden birinin tarafını tuttu; fakat o bu siyasetinde muvaffak olamadı ve her zaman kendisini affettirmenin yollarını buldu.
Fakat bu alışkanlığı devam edince Sultan II. Murad, onu yakalattı ve ailesiyle birlikte idam ettirdi (1425). Böylece Aydınoğulları toprakları tamamıyla Osmanlı idaresi altına girdi.
Anadolu Selçuklu mimarisi ile Osmanlı mimarisi arasında bir geçiş özelliği taşıyan Beylikler devri sanatı içinde Aydınoğulları’nın önemli bir yeri vardır.
Aydınoğlu Mehmet Bey’in Birgi’de (1312) yılında yaptırdığı Ulucami, Anadolu’daki ulu camilerin önemli örneklerinden biridir.
Aydınoğulları’nın en önemli eseri ise Îsâ Bey tarafından (1374) Selçuk’ta yaptırılan Îsâ Bey Camii’dir. Özellikle avlu ve cephe mimarisi bakımından yenilikler taşıyan Îsâ Bey Camii bu hususta Osmanlı mimarisine öncülük etmiştir.
Aydınoğulları’nın diğer belli başlı mimari yapıları olarak Tire’deki Mehmed Bey Camii, Ulucami, Karahasan Camii, İbn Melek Medresesi, Birgi’de Mehmet Bey Türbesi ve Sultanşah Türbesi sayılabilir.
Aydınoğulları beyleri âlim, şair ve edipleri himaye ve teşvik etmişler, böylece adlarına bazı eserlerin kaleme alınmasını sağlamışlardır. Nitekim Aydınoğlu Mehmed Bey adına Sa‘lebî’nin ʿArâʾisü’l-mecâlis adlı peygamberler tarihi ile Teẕkiretü’l-evliyâʾ adlı Farsça bir eserin tercüme edilmiş.
Hoca Mesud tarafından Türkçe’ye çevrilen Süheyl ü Nevbahâr adlı mesnevinin de Gazi Umur Bey adına kaleme alındığı söylenmektedir.
Îsâ Bey ise sarayında pek çok şair, âlim ve sanatkârı toplar, hangi din ve milletten olursa olsun onları himaye ederdi. Hatta meşhur Bizans tarihçisi Dukas’ın babası Bizans’tan kaçarak şöhretini duyduğu Îsâ Bey’in yanına sığınmıştı.
Yine meşhur tabiplerden Hacı Paşa (Hızır b. Ali) Îsâ Bey’in yanında bulunmuş ve onun tarafından himaye edilmişti. Îsâ Bey adına ithaf ettiği Şifâʾü’l-esḳām ve devâʾü’l-âlâm adlı eserini 1381’de Ayasuluk’ta tamamlamıştır.