Deprem sonrası yaşanan korku ve stres tepkileri, doğal olsa da uzun süre kontrol altına alınamadığında kişinin yaşam kalitesini olumsuz etkileyebiliyor. Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü ve Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, deprem korkusu (sismofobi) ve ardından gelişebilen akut stres bozukluğunun insanların zihinsel yapısında derin izler bırakabileceğini belirtti.

Prof. Dr. Tarhan, deprem gibi travmatik olaylar sonrasında beynin bazı kişilerde “sürekli tehlike” modunda takılı kalabildiğini ifade ederek, bu durumun inkâr, depresyon ve “savaş-kaç-donakal” gibi tepkilerle başlayıp, uyku bozuklukları, eve girememe ve aşırı tetikte olma gibi ciddi belirtilerle devam ettiğine dikkat çekti. Bu tepkilerin genellikle birkaç saat ya da gün içinde düzelmesinin beklendiğini ancak uzun sürmesi halinde profesyonel destek gerektiğini vurguladı.

“KORKU, HAYATTA KALMANIN TEMEL DUYGUSUDUR”

Korkunun hayatımızda hayatta kalmamızı sağlayan anlamlı bir duygu olduğunu belirten Prof. Dr. Tarhan, “Korku, tehlikelerden korunmamızı, doğru kararlar almamızı ve kendimizi geliştirmemizi sağlar. Tanımlanmış ve anlamlı bir korku faydalıdır.” dedi. Ancak, rasyonel olmayan ve orantısız korkuların insan yaşamını zorlaştırdığını, temelinde varoluşsal kaygılar ve belirsizliklerin yer aldığını söyledi.
Korkuyu yönetmenin zor olmadığını ifade eden Prof. Dr. Tarhan, kişinin kendi kendine başa çıkamadığı durumlarda uzman yardımı alabileceğini belirtti:
“Olayları doğru analiz edersek, ön yargılarımızı ve zihinsel şartlanmalarımızı değiştirebilirsek, birçok korkunun temelsiz olduğu ortaya çıkar.”

BEYİN SİSİ VE UZUN SÜRELİ STRES İLİŞKİSİ

Uzun süreli stresin beynin işleyişini yavaşlattığını ve “beyin sisi” olarak adlandırılan zihinsel yorgunluk halini tetiklediğini söyleyen Prof. Dr. Tarhan, stres hormonları nedeniyle anlama, kavrama ve karar verme süreçlerinin yavaşladığını belirtti. Kronik stresle mücadelede çaresizlik hissinin arttığını ve kişinin belirsizliği gidermesinin temel ihtiyaçlardan biri olduğunu vurguladı.

Aşırı sıcaklar beyninizi bitirebilir!
Aşırı sıcaklar beyninizi bitirebilir!
İçeriği Görüntüle

ÇOCUKLUK TRAVMALARI VE KORKULARIN BAĞLANTISI

Prof. Dr. Tarhan, çocukluk çağında yaşanan travmaların yetişkinlikteki korkuların temelinde önemli bir etken olduğunu dile getirdi. Bu travmaların epigenetik olarak değişebilir ve iyileştirilebilir olduğunu, dolayısıyla bunların ömür boyu süren kaderler olmadığını aktardı.

DEPREM EĞİTİMİYLE PANİK MİNİMİZE EDİLEBİLİR

Deprem korkusunu yönetmenin etkili yollarından birinin zihinsel eğitim olduğunu söyleyen Prof. Dr. Tarhan, Japonya’da 4-6 yaş arasındaki çocuklara verilen afet eğitimlerinin önemine dikkat çekti:

“Deprem çantası hazırlamak önemli ama asıl mesele o anda ne yapılacağını bilmektir. Çocuklarla deprem anında ne yapılacağı hakkında konuşmak ve evde pratik yapmak gerekir. Kişi ne olacağını bildiğinde korkusu orantısız olmaktan çıkar.”

BEYNİN TEHLİKE MODUNDAN ÇIKMASI ÖNEMLİ

Deprem anında sempatik sinir sisteminin aşırı aktifleştikten sonra parasempatik sinir sisteminin devreye girip rahatlama sağlaması gerektiğini belirten Prof. Dr. Tarhan, bazılarında bu rahatlamanın gerçekleşmediğini ve “devamlı tehdit var” hissinin yaşam kalitesini düşürdüğünü açıkladı. Uzun süreli panik hali, uyku bozuklukları ve aşırı tetikte olma hali ciddiyet göstergesi olarak değerlendirildi.

Prof. Dr. Tarhan, korkunun güncel travmanın ardından birkaç hafta sürmesinin normal olduğunu ancak korkunun hayatı “mumyalaştırarak” sürekli canlı tutulmasının zararlı olduğunu belirtti. Kişinin korkuyu küçülterek yönetmesinin, yani “minyatürize etmesinin” önemli olduğunu söyledi.

İstanbul’daki binaların çoğunun yüksek risk taşıdığına dikkat çeken Prof. Dr. Tarhan, kentsel dönüşümün “çılgın proje” olarak öncelikli olması gerektiğini ifade etti. Ayrıca uzmanlar arasında bilgi kirliliği yaşandığını, bu nedenle rasyonel ve ortak akılla çözüm üretilmesi gerektiğini vurguladı.

TOPLUMUN KORKUYU YÖNETMESİ GEREKİR

Toplumda korkunun “mumyalaştırılarak” sürekli canlı tutulmasının mümkün olmadığını söyleyen Prof. Dr. Tarhan, “Depremi her an olacak gibi yaşamak mümkün değil. Yönetimlerin güven veren adımlar atması, insanların belirsizliğini azaltır ve panik davranışını minimize eder.” dedi.

Deprem korkusuyla başa çıkmada pozitif psikolojinin önemine dikkat çeken Prof. Dr. Tarhan, “Tehdidin yanı sıra fırsat boyutuna odaklanmak ve radikal kabullenme yöntemiyle korkuyu yönetmek gerekir.” ifadesini kullandı. Ayrıca dini başa çıkma yöntemlerinin, insanın gücünün yetmediği durumlarda zihinsel sığınak görevi gördüğünü aktardı.

Kaynak: BASIN BÜLTENİ