Konuya direkt girmeyi düşündüm. Türkiye’de milyonlarca genç var ve bu gençlerin tamamı, ‘geleceklerinden umutsuz’ yaşıyor. Bir ipin ucundan tutsalar, sonu gelmiyor. Sömürü, aşağılama, ötekileştirme, baskı ve binbir türlüsüyle karşı karşıya kalıyor.

Pekâlâ, her konuda şanslı olan gençler? Onlar da yolun sonunda ‘torpillilerin’ himayesiyle öteki sınıfta kalıyor.

Pekâlâ, okuyamayanlar? Kadınlar, çocuklar? Okuma şansı bulamayıp pazarda, marketin kasalarında, reyonlarında, gündelikçisi, tarlada çalışanı, çoban… Çok var böyle şartlarda ezilen kadın, erkek… Sadece okurken Türkiye’nin sömürü şartlarında ezilen kadınlar, gençler; henüz 18 yaşını doldurmamış çocuklar, aynı engellerle, aynı baskı ve sömürü ile karşı karşıya kalıyor.

Buna mâni olan da yok, ‘Böyle gelmiş, böyle gidecek’ diyenlerin sömürüyü kabul etmesinden sürüyor.

Elleri kalem tutan, gözlerinde ışıltılarıyla amaçlarına, hayallerine ulaşmakta güçlük çeken gençler; umutsuzca okula gidiyor, umutsuzca adım atıyor her günlerine…

Gençler umutsuz

2019’da 83 milyon nüfusa sahip Türkiye, 2023’te 85 milyon 279 bin 533 kişiye ulaşmış. Yani 3 yılda 2 milyonu geçen bir sayıya ulaşarak aslında son zamanların en hızlı büyüyenleri arasına giriyoruz.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 85 milyonu geçen Türkiye’nin yüzde 15,2’sini gençlerin oluşturduğunu söylüyor. 15-24 yaş aralığındaki gençlerin 12 milyon 949 bin 817 kişiden oluştuğuna dikkat çeken TÜİK, bu sayıda yüzde 52’sini erkek, yüzde 48,8’ini de kadınlardan oluştuğunu belirledi.

Öte yandan TÜİK, 1935 yılında genç nüfusun yüzde 15,1 olarak açıklamış, 2022’de bu sayı yüzde 15,2 iken 2080’e kadar oranlar düşecek ve yüzde 11,1 olacağı belirtiliyor. TÜİK, 2022 raporlarında yüzde 23,6 ile dünyanın en genç nüfusa sahip ülkenin Suriye olduğuna, Türkiye’nin ise dünya ortalaması yüzde 15,5’in altında yüzde 15,2 seviyesinde belirlerken Katar’ın ise yüzde 7,2 ile dünyanın en düşük genç nüfusuna sahip olduğunu raporlamış.

Her istatistik verilerinde şaibeyi barındıran TÜİK’in 2080’de Türkiye’nin genç oranının yüzde 15,2’den yüzde 11,1’e düşeceğini söylemesine inanmaktan güçlük çekiyorum. Çünkü dünyanın en yoğun genç nüfusuna sahip Suriye’den kaçarak, hatta elini ve kolunu sallayarak Türkiye’ye gelen Suriyeli, Afgan, ve diğer ırktan gençlerin olmasına rağmen bu sayı nasıl azalıyor?

Diyelim doğru, TÜİK bu sonucu veriyor!

Türkiye’nin vatandaşlığını yıllardır taşıyan gençlerin beyin göçünün oranı, Suriye’den veya dışarıdan gelen genç nüfus oranından çok çok fazla olması lazım! Yani Türkiye’ye sadece Arap kökenli genç ve yaşlılar geliyor; umutlu, hayalleri büyük olan gençler ister Türk olsun ister Afgan veya Suriyeli, Kürt veya başka ırktan; onlar Avrupa’ya dikmiş gözlerini… Böyle yorumlayabiliriz.

Genç nüfus oranının en yüksek olduğu Arap ülkelerinin doğurganlık oranı fazlayken; göç oranları yoğun olarak Türkiye’ye yapıldığı açıkça ortada…

Nitekim İsrail’in Filistin’e saldırması da ortada…  Türkiye, Darwin teorisini yaşıyor! Demedi demeyin!

AK Parti’li gençler

Bu sayılara baktığımızda ise 15-24 yaş aralığındaki çocukların neredeyse tamamı ülkeden umutsuz, keyifsiz, amaçsız ve endişeli… Tabii ki AK Parti’den herhangi bir koltuk, vekillik, başkanlık ve iş imkânı sözü almadıysalar. Ötesi tamamen amaçlarının yok olduğuyla hırpalanıyor.

Geçen pazar günü Bornova kapalı daimî Pazar alanına gittim. Pazarda yaşı tahminimce 13-15 arası bir kadın… Pazarda annesi ve ablasıyla tezgâhta meyve, sebze satışı yapıyordu.

Tezgâhın altına eğildi, yağlı bir tencereyi çıkarıp metal yemek kaşığıyla tencereyi kazımaya başladı. Belli ki içinde bir şeyler pişirilmiş, yapışan et veya yemeği siliyordu. Üzüntüyle baktım, içim burkuldu. Sadece izleyebildim, o ânları ölümsüzleştirmeye çalıştım. Belki de her sabah, her kendimi umutsuz hissettiğimde o fotoğrafa bakmam gerekecek.

Belki de şu hayattaki şartları yeniden gözlemlemeliyiz…