Nefes darlığı, öksürük ve balgam gibi semptomlarla kendini gösteren KOAH, erken dönemde fark edilmediğinde yaşam kalitesini belirgin biçimde düşürebiliyor. Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi’nden Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Tayfun Çalışkan, bu duruma dikkat çekerek, “KOAH’lı hastalar genellikle bu semptomları sigara kullanımına veya yaşlanmaya bağlayarak doktora başvurmayı geciktiriyor. Oysa erken tanı, tedavi başarısını ve yaşam kalitesini önemli ölçüde artırıyor” dedi.
KOAH’ın tanısında solunum fonksiyon testlerinin belirleyici olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Çalışkan, “Bu testler sayesinde hastalığın evresi ve akciğer kapasitesindeki kayıp net biçimde ortaya çıkar. Tedavide sigarayı bırakmaya yönelik medikal destekler, düzenli egzersiz ve solunum rehabilitasyonu büyük önem taşır. Ayrıca grip ve zatürre aşıları, oksijen tedavisi ve ileri evrelerde yapılan bazı özel akciğer girişimleri sayesinde hastaların nefes alma konforu ve günlük yaşamı belirgin biçimde iyileştirilebilir” açıklamasında bulundu.
Hastalık hâlâ yanlış tanı ve eksik tedavi ile mücadele ediyor
KOAH’ın toplumda ve bazı hekimler arasında yeterince tanınmadığı için çoğu zaman doğru biçimde teşhis edilemediğini belirten Doç. Dr. Çalışkan, “Oysa hastalığın erken evrede doğru biçimde tanımlanması, toplum sağlığı açısından son derece önemli. Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı, genellikle tütün ürünlerinin kullanımı veya zararlı gaz ve partiküllere uzun süre maruz kalma sonucu ortaya çıkar. Ancak doğru tedbirlerle büyük ölçüde önlenebilir ve erken tanı ile kontrol altına alınabilir bir hastalık olduğu unutulmamalı” dedi.
Soba dumanı ve çevresel faktörler risk oluşturuyor
Hastalığın geçmişte erkeklerde daha sık görüldüğünün düşünüldüğünü ancak son araştırmaların KOAH’ın kadın ve erkeklerde neredeyse eşit oranda görüldüğünü ortaya koyduğunu belirten Çalışkan, “Hatta artık kadınların sigara dumanının zararlı etkilerine karşı daha hassas oldukları biliniyor. Sigara, puro ve nargile gibi tütün ürünlerinin kullanımı, mesleki olarak toz, duman veya kimyasal maddelere maruz kalmak, evde odun ya da saman gibi biyomas yakıtlarla ısınmak veya yemek pişirmek ve genetik yatkınlık, bu akciğer hastalığına yakalanma riskini artıran önemli faktörler arasında yer alıyor” ifadelerini kullandı.




