Biz bizi biliriz… Biz bizi eleştiririz…
Ama biz, bizden olduğumuz için bazen yanlışları görmede, tenakuzları ve uyumsuzlukları seçebilmede sübjektif/yanlı kalabiliyoruz.
Bu durumu bizim mahallede kol kırılır yen içinde kalır, diyerek normalleştiriyoruz.
Ekonomik anlamda buna işletme körlüğü de deniliyor. Aynı ortamda uzun süre kalmak yanlış ve eksiklere karşı bağışıklık kazanmak diye de tanımlanıyor. Ve tüm yanlışlıklar ve tenakuzlar artık normalleşiyor…
19.yüzyıl şark/doğu tarihi üzerinde araştırmalar yapan Hollandalı Şarkiyatçı Reinhart Pieter Anne Dozy, İslam dünyası ve kültürünü dışarıdan bir gözle inceleyerek pek çok eser kaleme almıştır.
Bu çalışmalarında Türkler ve Namaz konusunu, daha doğrusu bizim göremediğimiz ibadet ve kötülüğü nasıl bir araya getirdiğimizi ve bunun farkına bile varmadığımızı adeta yüzümüze vuruyor.
Hatta onun bu tespitlerini Müslümanlar ve Namaz diye de anlayabiliriz…
R.Dozy, namaz ve hayatı kendimize has anlayışımızla nasıl birleştirdiğimizi şu cümleleriyle anlatıyor:
“Türkler gayet mükemmel namaz kılan bir kavimdir. Fakat onların ibadetlerinde kelimenin yüce manasıyla çok din aranmamalıdır. Türklerde namaz günlük vazifelerdendir…
Kendiliğinden anlaşılır ki bu vazife; elbise giymek, işini yapmak, yemek yemek ve uyumak vazifeleri gibi yerine getirilir…
Eskiden beri alışılmış bir adet takip edilir. Ne halde bulunulursa bulunsun ve durumlar ne kadar elverişsiz olursa olsun namaz kılınır…
Bir şahıs, az nazik bir hikâye anlatır. O sırada müezzin ezan okumaya başlar. Hikâye anlatan hikâyeyi keser, namazını kılar, sonra hikâyesine kaldığı yerden devam eder…
Bir tacir yalan söyler, aldatır, sonra namaz kılar sonra yalan söylemeye ve insanları kandırmaya devam eder…
Bir paşa vahşice bazı zulümler veya cinayet için emirler vermekle meşgulken ezan okunduğunu işitir, gayet huzurla seccadesini yayar, sakalını sıvazlar, rahat olduğu kadar muhteşem bir sima ile namazına başlar. Namaz kılındıktan sonra zalimane talimatını vermeye devam eder…
Çünkü namazı ile vicdanının hiçbir alakası yoktur ve hiç kimse bunda hayret edilecek bir şey görmez, hiç kimse bundan arlanmaz, herkes kılınması gereken zamanlarda namazını kılar ve bununla her şey olmuş bitmiş olur…” (Kaynak: Filibeli Ahmet Hilmi, Tarih-i İslam, s. 535-536.)
Ne dersiniz Hollandalı Şarkiyatçı bizim göremediğimizi görmüş mü?
Kuran’da namaz kötülükten alıkoyar buyurur Hz. Allah… Ve yine Mâun suresinde namaz kılmakla birlikte kötülük ve günahtan uzak kalamayanlar için “Yazıklar olsun o namaz kılanların haline…” buyrulur.
Ama biz kötülüklerle, yalanla, günahla namaz nasıl bir araya getirilir onu göstermişiz bir batılı araştırmacıya…
Tabii, namazı ibadetten öte, günlük rutin bir alışkanlığa çevirdiğimizden bize faydası olması şöyle dursun, namaz gibi kutlu görevi halel getirmişiz…