İnsan her daim mutlu olamaz. Aslında mutluluk bir ân’dır ve tuhaftır çoğu vakit, o zaman dilimine geçmiş zamanın bir parçası olarak baktığımızda ne kadar mutlu olduğumuzu fark ederiz. Çünkü mutluluğun kocaman bir duygu olduğunu sanırız, bu yanılgı elimizdeki küçük sevinçleri de alır bizden.
Keder, hüzün bunları birçok farklı kelime ile ifade etmek mümkün ama en evrensel dil; gözyaşlarımız. Dostlarımı seçerken yanında ağlayıp ağlayamadığıma çok dikkat ederim. İnsanın en masum, en savunmasız hali ağlarken ortaya çıkar çünkü. Dostlarınızdan, sevdiğinizden saklamayın sakın gözyaşlarınızı. Onları görmezden gelenlerden de yavaşça uzaklaşın. Hayat sadece gülerken değil; ağlarken de paylaşılabilirse tamamlanıyor.
Tarih sahnesi birçok hüzne tanık. Fakat bunlardan kaçı gerçekten tarih sayfalarına yazılıyor, belli değil. Çünkü Yalancılar ve Sevgililer romanımda da belirttiğim gibi, tarihi kazananlar yazar. Kimin kahraman kimin cellad olduğunu öğrenmek her zaman kolay değildir. Ne taraftan baktığınıza göre değişir bazen sonuçlar.
Bu hafta elime çok güzel bir tarihi roman geçti. Kitaplarını severek okuduğum ve İstanbul’da aynı eğitim firmasında yazı dersleri verdiğim Osman Balcıgil, bu kez de 70’li yılların en sonuna, 80’lerin en başına gidiyor, kan revan içindeki Türkiye’yi, masaya, bir casusluk romanı kıvamında yatırıyor. Bu çok özel dönemde, Türkiye’de aslında ne olduğuna cevap arayan Balcıgil, kâh Beyaz Saray’ın “Durum Odası”nda konuşulanlara kulak kabartıyor, kâh ABD’nin Ankara Büyükelçiliği’nin ve Ankara’da organize olmuş öteki kurumlarının koridorlarında dolaşıyor. Arada bir Türk Genel Kurmayının en derinlerine girmeyi de ihmal etmiyor.
Yaşananlara yüzde yüz bağlı kalarak kaleme aldığı yeni romanında Balcıgil, Türkiye toplumunun kılcal damarlarında dolaşıyor, ülkenin nabzını yakalıyor, çatışan tarafların ruh hallerine ayna tutuyor. Yağmur Çiseliyor romanıyla yazar okurunu bir dönemi mercek altına aldığı casusluk, aşk ve macera dolu bir yolculuğa çıkarıyor.