Cemil Meriç’in dediği gibi, “Söz büyüdür.” Biz, ağzımızdan çıkan kelimelerin bir yansımasıyız. Karakterimiz, tavrımız, tarzımız, düşünce yapımız ve duygularımızın bir bütünüyüz.
Bazı sözler vardır; ağzımızdan sadece iki saniyede çıkar ama bir insanın ömrü boyunca taşıyacağı bir yürek ağrısına dönüşür. Düşünmeden, sinirle ya da isteyerek söylenmiş olması fark etmez; sonuç hep aynıdır. Kimi zaman bir öfke anında, kimi zaman bir kırgınlıkla söylenir ama etkisi, yankısı yıllarca sürer. Ve bazen o sözlerden sonra artık aynı yerden bakamazsınız hayata. Bir şey kırılır içinizde, farkında olmadan geri dönülmez bir çizgi geçilir. Yine de o sözler — her ne kadar ayrılıkla, uzaklaşmayla bitse de — kalbin bir köşesinde kalır. Birilerinin ardından “iyi ki” derken, bazılarının ardından hâlâ acıyla bahsedersiniz.
Bazı sözlerin üzerini ölüm bile örtemez. Affettiğinizi sandığınız anlar olabilir; ama yıllar sonra, çok saçma bir yerde, çok saçma bir zamanda yeniden kendini hatırlatır işte o acı. Sözcükler bir büyüdür; birinin hayatını güzelleştirebilirken kirletmeyi de seçebilirsiniz.
Bazen bazı sözcükler basit gibi görünebilir ama o anda ihtiyacımız olan sadece o basit sözcüklerdir. Bir insanın yanında olmak ya da bir insanı iyi hissettirmek için süslü cümlelere gerek yoktur. Günü kötü geçmiş birine “Gözlerin ne kadar güzel” demeniz bile bir büyüdür. Aynı şekilde, intiharın eşiğinde olan bir insana onun hayatını sorgulatacak bir cümle kurmak da öyledir.
İnsanlar doğar, büyür ve ölür. Yanlarında kalan ne maldır, ne para, ne de unvandır. Geride kalan sadece iki şeydir: Söyledikleri sözler ve yaptıkları davranışlar.
Peki sen, bugün hangi kelimenle birinin kalbine dokundun — yoksa farkında olmadan yaraladın mı?