Kişi başına gelen herhangi bir olayı mikro düzeyden makro düzeye, tabir uygun olursa bireysellikten kurtarıp evrensel düzeye taşıyıp bakmaya başladığı an her şeyin değiştiğini fark edecektir…
Size bunu gerçek yaşanan bir olayla bağdaştıracak olursam…
Bir gün Seydiköy’de bugünkü adıyla Gaziemir’de yaşayan bir köylünün eşeği Kısıkköy’e kaçmış. Kısıkköy dediğim yer Seydiköy’ün yaklaşık 10 km uzaklığında. O güne kadar köyden hiç çıkmayan adam eşeğin arkasından başlamış koşmaya. Koşmuş koşmuş öyle böyle eşeği yakalamış, bağlamış, dönmüş kahveye… Oturmuş ve şöyle demiş “braaa görseniz Türkiye ne büyükmüş”….
———————————————————————————————————————————–
İnsanlara ve diğer canlılara gösterdiği saygı ve sevgiyi lütuf olarak görenlere şaşar kalırım. Çünkü saygı ve sevgi denilen kavram insanın doğası gereği nefes almak kadar olağan içten gelir, gelmelidir. Bu insanı insan yapan erdemlerdendir.
Bir insan diğer insanı kendi için sever kendi için sayar, saymalıdır. Kendine olan saygısından elinden gelenin en iyisini yapar, yapmalıdır.
Sevgi saygı bir alacak verecek meselesi gibi görünse de aslında kişinin kendi içinde var olan hesaplaşmasıdır…
Yüreği engin insanlar vardır mesela sayıları az da olsa mutlaka çevrenizde gözlemlemişsinizdir; onlar hayatı problem etmezler, her şeyin hayata dair olduğunu herkesin kendi doğasına uygun davrandığını bilirler, bilirler ama yine de bunu kendilerini bir tepeye koyar gibi dile getirmezler onlar kendi doğalarında kalır o kişi öyle diye onun doğasına inmezler, üzülse de gülüp geçerler…