Sahip olduğumuz ama kıymetini bilemediğimiz önemli nimetlerden biri de gençliğimizdir.

Gençlik, duyguların zirvede yaşandığı, ömrümüzün ilkbaharıdır.

Gençlik, damarlarımızda kanımızın delice aktığı, delikanlılıktır.

Bu yüzdendir ki her düşünce, her ideoloji onu elde etmenin yollarını aramış, sürekli istismara maruz kalmıştır.

Ehlinin elinde hayra anahtar, şerre kilit olmuş; kötülerin elinde de suç ve günah makinası olmuştur gençlik.

Âdem peygambere evlat, İbrahim peygambere kurban, Musa peygambere kardeş, İsa peygambere havari, Hz. Muhammed’e (a.s) arkadaş olmuş, gençlik.

Gençlik, Ebubekir’de sadakat, Ömer’de adalet, Osman’da iffet, Alide ilim ve marifet olmuştur.

Gençlik ömrümüzün altın çağı, gidince bir daha gelmeyecek olandır.  Şunu iyi biliniz ki, bu gençlik elbet sizden gidecek ve bir ihtiyarlık sabahında uyanacaksınız.

En ideal genç, gençliğinde ihtiyar gibi ölümü düşünüp ahiretine çalışarak, gençlik heveslerine esir olmayıp gaflette boğulmayandır.

O halde genç kimdir, kime denir?

Çocukluk ve erişkinlik arasında yer alan gelişme ve bağımsız yaşamaya hazırlanmakla birlikte bedensel, toplumsal ve ruhsal olgunlaşma dönemidir.

Bir başka yönden de gençlik, 15 ila 45 yaş arasında olan herkese denilir.

Evet, milli ve manevi değerlerle iyi yetiştirilmiş genç, bir delikanlıdır.

Ancak iyi terbiye edilememiş gençler ise toplum için kontrol altına alınamayan bir deli ve kanlıdır.

Ayrıca gençler içinde bulundukları gelişim döneminin özellikleri sebebiyle mevcut sosyo -kültürel yapıyı ve değerleri sorgulamaya meyillidirler. Bunun en çarpıcı örneği Kur’an’da hikâyesi anlatılan Ashab-I Kehf’tir. Putperest bir millet içinde yaşamalarına rağmen bir tek Allah’a iman eden bu gençler, yaşadıkları toplumun yanlışlarına karşı medeni bir direniş göstermişlerdir.

Yine Yusuf suresi, baştan- başa iffetli bir genç örneği olan Yusuf peygamberin hayat hikâyesini içermektedir.

Hz. Muhammed’e ilk iman edenlerin neredeyse tamamı gençtir. Gençlere hak ettikleri görevi verme noktasında da O’nun (sav) eşi ve benzeri yoktur. Pek çok örneği vardır ancak sadece bir- kaç örnek vermek uygun olacaktır, şöyle ki:

İlim ve irfanda zirve olan Hz. Ali.

Herkesin canından endişe ettiği bir ortamda evini İslam’a ve Müslümanlara açan Erkam bin ebil-Erkam.

Medine’ye İslam’ı anlatmaya giden genç öğretmen Mus’ab bin Umeyr.

Yemen’ e vali atanan genç idareci Muaz bin Cebel.

Yaşlı sahabelere komutan olan Zeyd bin Üsame ve benzerleri henüz yirmili yaşlara ancak gelmişlerdi… Bu liste böylece uzar-gider ancak vereceğimiz örnekler yine de bitmez.

Evet, sevgili okurlar, gençlerle sohbet ettiğimde büyüklerin kendilerini anlamadıklarını söylüyor, “anlayış bekliyoruz”, diyorlar, sevgi ve alaka bekliyorlar. Gençlerimizin bu haklı beklentilerini görmezlikten gelemeyiz.

Biz büyükler gençlerimizi kaybetmek istemiyorsak, bize düşenleri eksiksiz yapmalıyız. Bize nasıl davranmalarını istiyorsak, onlara öyle davranalım.

” Z kuşağı”  gibi yakıştırmalarla onları kategorize etmeyelim, değersizleştirmeyelim, hafife almayalım, kendimizden uzaklaştırmayalım, bilakis onları kazanmanın yollarını arayalım.

Ve unutmayalım bu çocuklar, bizim çocuklarımız, çocuklarımıza sahip olalım. Şefkatle ve sevgi diliyle onlarla iletişim kuralım, vesselam.

***

14 Mayıs Pazar günü ülke genelinde ve yurtdışı temsilciliklerimizde bir milletvekili seçimi ve cumhurbaşkanı seçimi yapacağız.

Başlangıcı itibariyle barış, adalet ve huzur dolu bir ortamda siyasi tercihlerimizi kullanabilmeyi;

Sonuç itibariyle de sandığa yansıttığımız tercihlerimizin güzel Türkiye’mize barış, adalet ve huzur getirmesini Yüce Rabbimden niyaz ediyorum.