Gidişinin üzerinden ne kadar geçti bilmiyorum. Sensizliğimin kaçıncı günü, kaçıncı ayı? Saymayı bıraktım artık. Biliyor musun, yalnızlık aslında hiç de tanrısal değil, çok yüce bir şey değil. Yaşadıklarım ve yaşayamadıklarım arasında kalan koskoca bir karanlık. Dünü ve yarını olmayan iğrenç bir yara gibi. Kanadıkça kanayan, acıdıkça acıyan, irinli kocaman bir yara…
Karanlık alıp götürdü bütün zamanı. Geceler aynı, güneş ise saklamış kendini karanlığın arkasına. Bu şehir tamamen karanlığa bürünmüştür artık. Sesim de yok sessizliğim de. Sesleniyorum karanlığa, sesime ses veren olur mu diye. Ama duyduğum tek şey sessizlik ve sensizlik
Uzaktan, çok derinlerden kafamın içinde sesler beliriyor belli belirsiz. Sabahları yatağımdan beni uyandıran kuş cıvıltıları. Ne kadar da neşeli uyanırdım sabahları. Hayatın bütün güzellikleri sanki benim için yaratılmıştı. Kuşlar benim için ötüyorlardı sabahları. Adeta bir günaydın ritüeli yapıyorlardı bana. Sonra şen şakrak kahvaltılarımız geliyor aklıma. Çayımı doldururken bile nakış nakış işlenmiş gözlerinle bana bakardın. Sohbetlerimizle şenlenirdi masamız…
“Ne güzel şey hatırlamak seni” demişti Nazım. Yüzümde belli belirsiz bir gülümseme beliriyor seni hatırlayınca. Ama içimde bıraktığın boşluğun acısı da batıyor ince ince, bir kıymık gibi. Acıya gülmek olur mu, oluyor işte…
Herkes mükemmel ilişkiyi arıyor. Hiçi kimse mükemmel değildir ve her şeyde olduğu gibi ilişkilerde de mücadele vardır. Hepimiz farklı yapılarda farklı karakterlerdeyiz. Farklı farklı özellik ve yeteneklerimiz var. Asıl ihtiyacımız olan şey birbirimizin sınırlarına, tercihlerine saygı duyup kabul edebilmek. Karşılıklı sevgi ve saygı yüceltir bizi. Birbirimizi olduğumuz gibi kabul etmek, açık ve net iletişim kurmak iletişimimiz güçlendirecektir. Güçlü iletişim sağlıklı bir ilişkinin temelidir.
Sevmek sadece kusurları yok etmez, onları da kabul eder. Önemli olan onu kalbinizde ne kadar hissettiğinizdir. O sıcaklığı hissediyorsanız gerçek sevgi odur. Sevgiyle kalın….