Dile kolay! Şu bizim çılgın Türk’ün kurduğu Cumhuriyet yüz yaşında.
Kolay değil, kapitülasyonlar sonucu ekonomisi çökmüş, içerideki hainlerin işbirliği ile en önemli kentleri medeniyet diyarından gelen çakallar tarafından işgal edilmiş ve içinde bulunduğu sefalet yüzünden morali tükenmiş bir ülkenin insanını günün moda tabiri ile rehabilite edip, bir meclis çatısı altında toplayarak zafere inandırmak ve savaşa hazırlamak.
Kolay değil, açlığa, kıtlığa ve her türlü yokluğa rağmen savaş meydanlarında ölümü esarete yeğleyen bir kitle yaratıp destansı zaferler kazanmak.
Kolay değil saraylarda sefahat içinde yaşayanları yutkunarak izleyen sindirilmiş bir millete güven aşılayarak ve irade yükleyerek, onları ülke idaresine ortak edecek, Laik ve Demokratik Cumhuriyet rejimini getirmek .
Kolay değil, otokrasiden demokrasiye geçirmek suretiyle, Türk insanının zincirlerini kırmasına önderlik etmek.
Kolay değil, kazanılan zaferin hemen ardından hiç ara vermeden, giyim kuşamdan eğitime, kadın haklarına kadar her alanda günlük yaşamı kolaylaştıracak büyük adımlar atmak.
Kolay değil, ülkeyi geri götüren her türlü bağnazlığı ve yobazlığı ortadan kaldıracak hamleleri yaparak, Türk insanına musallat olan asalakları bir bir temizlemek.
Kolay değil, savaş sonrası yanmış yıkılmış bir ülkeyi ve onun bezmiş insanını tekrar ayağa kaldırıp, 1924 yılından 1938 yılına kadar 14 yılda aklınıza gelebilecek her alanda onlarca fabrika kurmak, var olan fabrikaları genişletmek, daha da yenilerinin temellerini atarak ülke ekonomisini şahlandırmak.
Kolay değil, 57 yıllık bir ömür boyunca, akla gelen her alanda binlerce kitabı okumak ve başta Nutuk olmak üzere, askeri bilgilerden geometriye kadar bir çok kitap yazmak.
Kolay değil, tüm bu yaptıkları ile, emperyalist güçlerin boyunduruğu altında yaşayan ve ezilen ülkelerin bağımsızlık mücadelelerine örnek olmak.
Ve kolay değil, ölümünün üzerinden geçen 85 yıla rağmen, her gün ebedi istirahatgahı olan Anıt Kabir’e gönüllü bir şekilde koşa koşa gelen on binlerce Türk insanına Ata’lık etmek.
Evet bunların hepsi çok zordu, ancak en zoru o çılgın Adamdan sonra bu yüce emaneti koruma mücadelesiydi. Yüz yıl boyunca Laik Cumhuriyete ve ölmüş olmasına rağmen o büyük adama her dönemde saldırıldı. Büyük önderin ölümünün ardından demokrasimiz defalarca sekteye uğratılmaya çalışıldı. Ancak bu millet her seferinde Ata’sının emanetine sahip çıkmasını bildi. Sonsuza kadar da sahip çıkmaya devam edecektir. Bunda kimsenin şüphesi olmasın.
Türk milleti olarak, yediden yetmişe, yüzüncü yılda Laik ve Demokratik Cumhuriyeti korumak adına Ata’mıza verdiğimiz sözü tutmak en büyük görevimizdir. Türk milletinin ellerinde bayrak, dillerinde MUSTAFA KEMAL’in askerleriyiz sloganı ile meydanlara çıkıp yüzyıllık bu buluşmayı en coşkulu şekilde kutlaması, Ata’sına Ahde vefasıdır.
“Onun naçiz vücudu toprak olsa da, eseri olan Laik Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.”
Sevgiyle kalın dostlarım.