Kahve deyince akla önce sabah uykusunu dağıtan bir yudum espresso ya da bol köpüklü bir Türk kahvesi gelir. Ama Anadolu’nun her köşesinde, zamana meydan okuyan başka tatlar da vardır. İşte onlardan biri: menengiç kahvesi.

Yabani fıstık ağacından, yani menengiçten elde edilen bu kahve; kafein içermez ama damağınızda bıraktığı yoğun aromasıyla zihni bir hayli uyandırır. Adeta Anadolu’nun doğallığını, köklerini ve huzurunu fincanınıza taşır.

Ben menengiç kahvesiyle ilk kez bir Mardin sabahında tanıştım. O sabah hava biraz serin, gökyüzü griydi. Masaya gelen küçük fincanda dumanı tüten menengiç kahvesiyle içim ısınmaya başladı. İlk yudumda damağıma yayılan hafif fıstıksı tat, alışık olduğum kahve deneyimlerinden bambaşkaydı. Sütle yapılmıştı; ne ağırdı ne de sulu… Tam kıvamında. O an bir kahveden fazlasını içtiğimi hissettim. Bir coğrafyanın mirasını...

Hazırlaması ise son derece kolay. Bir tatlı kaşığı menengiç kahvesini, bir fincan sütle karıştırıyor ve cezvede kısık ateşte pişiriyorsunuz. İsteğe göre şeker de eklenebilir. Köpüğü az ama tadı bol olan bir içecek... Sütle yapılınca daha da yumuşak, adeta bir iç ısıtıcısı. Su ile de denenebilir ama sütle buluştuğunda o fıstıksı aroma başka bir boyut kazanıyor.

Bugünlerde market raflarında kavanozlar içinde kolayca bulmak mümkün. Ama eğer yolunuz Gaziantep, Mardin ya da Diyarbakır’a düşerse, oraların taş sokaklarında pişen menengiç kahvesiyle tanışmadan dönmeyin derim.

Zaman zaman hepimiz şehir hayatının temposundan, elektronik seslerden, gündemden bunaldığımızda bir fincan menengiç kahvesiyle durabiliriz. Belki biraz geçmişi dinleriz, belki biraz kendimizi...

Bazen bir kahve, sadece bir kahve değildir.