Yaz aylarının gelişiyle birlikte sofralarımız da değişiyor. Artık ağır yemekler yerini hafif, serinletici ve rengârenk tabaklara bırakıyor. İşte bu sofraların yıldızı hiç şüphesiz ki yaz salataları… Ne makyaj isterler ne de gösterişli bir sunum; doğallıklarıyla baş döndürür, ferahlıklarıyla içimizi serinletirler.
Benim için yaz salatası, sadece birkaç sebzenin bir araya gelmesi değil; mevsimin kendini tabağa yansıtmasıdır. Domatesin güneşte olgunlaşmış hali, salatalığın çıtırtısı, fesleğenin mis kokusu… Her lokmada Ege meltemini hissettirir. Hele ki zeytinyağı gerçek bir üreticidense, limon da dalından tazeyse, o salata basit bir yan yemek olmaktan çıkar, başlı başına bir ziyafete dönüşür.
Birçoğumuz salatayı hâlâ "yemeğin yanında garnitür" olarak görsek de yaz salatası bunun çok ötesindedir. Hafifliğiyle hem mideyi hem ruhu rahatlatır. Üstelik her evde, her mutfakta kolayca hazırlanabilir. İhtiyacınız olan tek şey; mevsiminde sebzeler, kaliteli bir zeytinyağı ve biraz da ilham…
Yaz salatası sadece bedene değil, zihne de iyi gelir. Yoğun iş temposunun ardından akşam serinliğinde hazırlanan bir tabak salata, belki yanında biraz beyaz peynir ve karpuzla birleştiğinde, en sade ama en huzurlu yaz akşamlarının habercisi olur.
Belki biraz roka, belki nar taneleri, belki kavunla farklılık katarız… Salatanın tarifinde sınır yoktur. Herkesin kendi dokunuşuyla zenginleşen bir tabak düşünün; içine konan her malzeme kadar kişinin ruh hâlini de yansıtan bir tarif aslında.
Yaz salatası demek biraz da "durup kendine iyi bakmak" demek… Vücudu yormayan, hafifleten, ferahlatan bir tercih. Kışın yorgunluğunu atmak için belki de en basit ama en etkili yoldur.
Sonuç mu? Bir çatal alırsınız, önce çıtırtı gelir kulağınıza... Ardından taptaze limonun ferahlığıyla burnunuzda hafif bir yaz esintisi... Ve içinizden bir ses şöyle der: "İşte yaz şimdi başladı."
Afiyetle ve keyifle…