Çocukken bahçeye her adım attığımda annem tembih ederdi: “Dikkat et, ısırganlara dokunma.” Küçücük ellerimde o yakıcı karıncalanma hissiyle eve döner, sızlanırken bir de üstüne azar işitirdim. Ama ne ilginçtir ki, yıllar sonra o çocukluğun dikenli düşmanı, bugün mutfağımda en çok yer verdiğim otlardan biri oldu.
Isırgan otu, Anadolu mutfağının sessiz hazinelerinden. Ne pazarda bağırarak satılır, ne de şatafatlı yemeklerde kendini gösterir. Ama bilen bilir: Hem besleyici, hem de iyileştirici gücüyle sofraların gözdesidir. Üstelik çok yönlü bir malzemedir. Çorbasından böreğine, çayından yumurtalısına kadar her hali ayrı bir tat, ayrı bir şifa taşır.
İlkbaharın Davetsiz Ama Hoş Misafiri
Mart geldi mi tarlaların, bahçelerin bir köşesinde beliriverir. Sert durur ama içi yumuşaktır. Onu toplamak ustalık ister, çünkü cildi yakar. Ama sıcak sudan geçtikten sonra o dikenli görüntü yumuşar, geriye sadece toprak kokulu bir doğallık kalır. Doğru pişirilirse, bir tabak dolusu ısırgan yemeği, en pahalı diyet menüsünden çok daha etkili olabilir.
Isırgan Otlu Tarifler: Sade, Sağlıklı, Doyurucu
Isırgan çorbası, köyde nenemlerin şifa diye içirdiği klasiklerden. Soğanı kavur, unu ekle, ısırganları kat, biraz da yoğurtlu terbiyeyle karıştır… İçerken hem boğazını yakar, hem içini ısıtır. Baharda içilen bir kâse ısırgan çorbasının vücudu nasıl hafiflettiğini, yorgunluğu nasıl süpürdüğünü anlatmak kolay değil, yaşamak gerek.
Isırganlı yumurta ise kahvaltıda sofraya farklılık katmak isteyenlerin dostu. Haşlayıp doğradığın ısırganı az tereyağında çevirip üzerine yumurta kırdığında, sadece sağlıklı değil; doyurucu ve leziz bir öğün elde etmiş olursun.
Ve tabii ki börek... Ispanağa yıllarca paye verdik ama aynı tarifi ısırganla yaptığınızda damağınız şaşırabilir. Hafif acımsı tadı, peynirle birleşince mükemmel bir uyum yakalıyor. Üstelik tok tutuyor, sindirimi de kolay.
Çay Demle, Şifa İç
Isırganın bir de kurusu var. Aktardan aldığınız kuru ısırganla demleyeceğiniz ısırgan çayı, karaciğeri temizler, ödemi azaltır, bağışıklığı destekler. Haftada birkaç fincanı yeterli. Her gün içilecek bir şey değil; çünkü şifa da ölçüyle anlamlı.
Modern mutfaklar ne kadar çeşitlenirse çeşitlensin, doğanın bize sunduğu sade malzemelerin yerini hiçbir şey tutmuyor. Isırgan otu, tam da bu yüzden yeniden kıymete bindi. Artık restoran menülerine bile girmeye başladı. Ama onun esas yeri hâlâ köy mutfağıdır, tencerede yavaş yavaş kaynayan çorbadadır.
Şehirde yaşasak da, eskiye duyduğumuz özlemi bazen bir tabak yemeğin buğusunda bulabiliriz. Isırgan otu işte böyle bir bağ kurar geçmişle. Yakar, ama öğretir. Şifa verir, ama dikkat ister.
Ve en önemlisi, doğadan kopmadan da lezzetli ve sağlıklı yaşanabileceğini hatırlatır bize.
Eğer yolunuz pazara düşerse, bir demet ısırgan alın. Elinize diken batsa da üzülmeyin. O dikenin ucu şifaya çıkar.
Kalın sağlıcakla, tok kalbinizle.