Bir avuç un, biraz tereyağı, biraz şeker…
Basit gibi görünür ama mesele helvayı yapmakta değil, helvayı kimin için karıştırdığında gizlidir.
Helva, bizim memlekette sadece tatlı değildir.
Birinin ardından kavrulan unun kokusu, hem hüznün hem vedanın simgesidir. Her kaşık, sessiz bir dua gibidir; “Ruhu şad olsun” dercesine.
Ama bazen de bir doğumda, bir düğünde, bir güzel haberin ardından dağıtılır; o zaman da “Helva gibi tatlı günlerimiz olsun” denir.
Yani helva, sadece ağızda değil, hayatta da bir denge işidir.
Yağın fazlası yakar, unun azı ham kalır, şekeri eksikse tadı olmaz… Tıpkı insan ilişkileri gibi.
Ne kadar koyacağını bilmek, zamanla öğrenilir.
Bazı insanlar da vardır, kavurmayı erken bırakır; helvası cıvık kalır.
Bazılarıysa fazla karıştırır; helva yanar, acılaşır.
İşte hayat da tam olarak böyle bir tarif:
Ne eksik, ne fazla… kıvamında olmalı.
Bir gün sen de bir tencerenin başında, tahta kaşıkla kavururken kendini bulursan;
bil ki o helva sadece unla, yağla, şekerle değil — hatıralarla, pişmanlıklarla, özlemlerle yoğruluyordur.
Helva nasıl yapılır diye soranlara, ben artık şöyle diyorum:
“Sabırla.”
Çünkü helvanın da, hayatın da sırrı sabırda gizli.
Helva nasıl yapılır?
Canan Gönültaş
Yorumlar