“Dün komşumuz açlıktan öldü, bugün cenazesinde kurban kestiler.” İnsanın 4 Zindanı kitabında aklımdan çıkmayan ve her Kurban Bayramında aklıma gelen Ali Şeriati’nin cümlesi. Kurban Bayramınızı en içten dileklerimle kutlarken, kurbanın manasına girmek değil niyetim. Zaten ilahiyatçı değilim, hocada. Ama gerçek İslam’ı yaşamaya çalışan bir Müslüman olarak da birlikte cevabını aramak istediğim bir sorum var. Bu bayramda ne kestik?

Cahiliye döneminde putları adına kurban kesilirdi, Allah da kurbanın kendi adına kesilmesine işaret etmek için tekbiri Müslümanlara ibadet kıldı. Şimdi ki zaman ile cahiliye zamanında ki putların adı farklı; para, mülk, zenginlik, şöhret, makam… İbadetimize, orucumuza ihtiyacı olmayan Cenabı Allah’ın bizim kurbanımıza da ihtiyacı yoktur. Buradaki sır İbrahim makamına ulaşabilmek. İmtihan sırrınca evladını keserken inen koç yerine bizim neleri feda ettiğimiz. Mesela alacaklı olduğumuz ama bir taraftan müşkül durumda olan birinin borcunun kurban miktarınca borcunu kesebiliyor muyuz?

Kurban etmeli, Allah ile kulunun arasına girerek kurbiyetine mani olan her şeyden vazgeçerek. Kalbimizdeki putları kırmalıyız önce. Bıçak altına girip, İsmail’ce candan geçmek gerek. İbrahim’ce teslimiyet gerek evvel yüreklere. Cemil Meriç deyimiyle: “Büyük adamın kaderi put kırıcılık. Bu putlar bir dönem onun da mabudu olmuştur… Ve bilir ki yeni bir dünyanın, daha güzel bir dünyanın yolunu açmak için bu sevimli oyuncakları parçalamak zorundadır.” Daha önceki yazılarımda ‘’Siyasi Şirk’’ demiştim ya, işte oradaki putları kırmak lazım.

Sözü fazla uzatmadan şunu ifade etmeliyim ki; Ramazan şeker bayramı değildir, kurban da et bayramı değildir. Hele ki, dondurucular et ile doluysa itikatta ya da manada eksiklik vardır. Mesele put kırmak mı yoksa İbrahim olmak mı? Mesele, Hz. İbrahim gibi ‘’La ühibbul âfilin’’ , “ben batanları sevmem’’ dediği gibi batan ne varsa elinin tersiyle itmek gerek. O yüzden, Dünya hayatında hiç bir şeyi kaybedecek bir şey olarak görmeyen birini korkutamaz ve ele geçiremezsiniz. Nefsi Nemrut olup ateşe giremeyenler, İbrahim gibi ateşe atılanları anlayamazlar.

Bayram ziyaretinin kısası makbuldür. Bizde yazımızı bitirirken sizlere bayram şekeri niyetine, Mevla’nın bir hikayesini yazıyorum.

İbrahim (a.s) Allah’a “Ey Rabbim diriltme gücünü görmek isterim “dedi. Allah ona “Dört kuş al. Onları öldür ve etlerini bir havanda döv, sonra etlerinden birer avuç alıp dört ayrı dağa koy. Ardından o kuşları kendine çağır. Sana uçarak gelecektir.” dedi. İbrahim yaptı ve Allah’ın diriltme gücünü apaçık gördü. Ey İbrahim bedeninde saklı olan ve senin gerçek âleme dirilişine engel olan dört kuşu öldür de sende başka bir âlem dirilsin. O dört kuş; Kaza benzeyen Hırsın, Horoza benzeyen Şehvetin, Tavusa benzeyen Makam tutkundu. Öldür onları da Rabbinin bedeninde neleri dirilttiğini apaçık gör.

İyi bayramlar.