Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Huber Köşkünde sokakta, yaralı olarak alıp, tedavi ettirdikten sonra beslediği, vakit buldukça zaman geçirdiği bir köpeğinin olduğunu bilmeyenler ve ara sıra köpek barınaklarını ziyaret ettiğini görmeyen kesimlerin hayvan sevgisi minvalinde eleştirileri haksız olduğu kadar birazda acımasız. İstanbul Fatih’teki Yedikule Hayvan Barınağında trafik kazası sonucu kalçasında kırıklar oluşan “Leblebi” adındaki engelli köpeği sahiplendiğini kamuoyu bilmiyor. Medya, basın danışmanlarının acziyeti deyip fazla siyasi konulara girmek istemiyorum.
Kuranda Kehf Suresi var ve “Yedi Uyurlar” dan bahsediliyor. Orada onlarla birlikte uyuyan “Kıtmir” adlı bir köpek var. Köpek, Allah’ın emrine uyuyor. Kuran-ı Kerim’de adı geçiyor ve cennetlik olduğu müjdeleniyor. İşte biz de Allah’ın emirlerine karşı köpek olabilirsek “kul” olmuş olacağız. Neyse bu da ayrı bir konu.
Hayvan deyip geçiyoruz ya, Cennetle müjdelenmiş Kıtmir hayvan değil mi? Peygamberimizin, üstünde uyuyan kediyi uyandırmamak ve rahatı bozulmasın diye elbisesini kestiği kedi hayvan değil mi? İmam-ı Âzam’ın kuyudan pabuçla su taşıdığı köpek; Hazret-i Ömer’in yarasını tımar etmek için yollara düştüğü deve, Ebu Derda’nın ölüm döşeğinde kendisinden helâllik dilediği deve de hayvan değil mi? Nuh tufanında gemiye binenler hayvan değil mi?
Alemlerin Efendisi bu muhteşem ordusuyla Arc mevkiinden hareket edip Talub’a doğru yol alırken, yolda yavrularının üzerine gerilmiş ve onları emzirmekte olan bir köpek gördü. Hemen ashabından Cuayl bin Süraka’yı yanına çağırarak onu bu köpek ve yavrularının başına nöbetçi dikti. Anne köpeğin ve yavrularının , fetih coşkusu içinde geçen İslam ordusu tarafından ürkütülmemesi hususunda tembihte bulundu.
Bir hayvan sever, bir köpek ve kedi sahibi olarak tavrım net. Fakat bu sevgim ve bu sevgimiz sokaklarda yaşanan vahşeti ya da saldırıları görmezden getiremez, getirmemeli. Hümanist bir ruh ile tüm insanları sevmek iyi gibi gözükse de, insanlıktan çıkmış canileri hümanist bir ruh ile sevemeyiz. Zira, kurda merhamet kuzuya zulümdür.
Hayvanları kendimizden üstün görmeyeceğiz, bir bakmışsınız biz cehennemde yanarken o sessiz canlılar cennette. İnsan kulluğu cihetiyle, melekten üstün olduğu gibi şeytandan, hayvandan daha aşağıda olabiliyor. En cani, en acımasız en iğrenç suçları işleyenlerin bile savunması ‘’şeytana uydum’’ aslında şeytandan daha aşağılık haberi yok. Hayvanlar aleminde bile yaşanmayan canilikler maalesef insanlar aleminde yaşanıyordu. Başka bir yazının konusu ama hayvanların uyutulması kadar insan olamamışların uyutulması, idam edilmesi gündeme gelmelidir artık.
Milli iradenin temsili olan TBMM’deki tüm vekillerin öncelikle örnek teşkil etme açısından birer köpek yada kedi sahiplenmesi gerekli. Sonra, eğitimin ilk durağı okullarda, çocuklara aşılamak lazım bu sevgi ve sahiplenmeyi. Orman haftasında ağaç dikmek ne kadar faydalı ise sahiplenmekte bir o kadar faydalı. Sahiplenmek için pet shop yerine hayvan barınaklarından, alamıyorlarsa, koruyucu aile olmalarıda teşvik edilmeli. Buradan bir veya iki köpeğin bakımını karşılayıp, barınaklarda hayvanlara sevgi vererek, destekte bulunarak çözüm sağlanmalı. Bu çözüm hem vicdanlara, hem toplumsal barışa hem de huzura sebep olacağını ve dünyamızın daha da güzelleştiğini hep beraber görüp idrak edeceğiz.
Türkiye’de gönüllü hizmet veren tek barınak olan Yedikule Hayvan Barınağı örneği gibi, yaklaşık 1500 köpek ve 150 engelli kedinin bulunduğu barınakta sahiplendirme, kısırlaştırma ve rehabilitasyon hizmetleri verilmekte. Belediyelerce sayıları artırılmalı, gönüllü açmak isteyenlere teşvikler verilmeli.