Son zamanlarda etrafımda, televizyonda ve sosyal medyada gördüğüm bir şey var: Herkes çok mutlu.
Çok mutlu evlilikler, çok mutlu ilişkiler…
Birlikte gezmeler, danslar, kahkahalar, müzik dolu videolar…
Sanki herkes aynı anda, aynı peri masalının içinde yaşıyor gibi.
Ama bir gerçek var ki, bu tablo bana hep Adile Naşit’le Şener Şen’in o meşhur turşu suyu kavgasını hatırlatıyor:
Turşu limonla mı olur, sirkeyle mi?
O tartışmanın içindeki samimiyet, doğallık, gerçeklik…
Bugünün ilişkilerinde yok.
Artık birçok insan için bir anın kendisi değil, o anın görüntüsü değerli.
Gidilen mekânda bir fotoğraf ya da video çekildikten sonra, yan yana oturup telefona gömülen çiftler görüyorum.
Sanki mutluluk onları değil, onlar mutluluğu yönetmeye çalışıyor.
Kameraya gülüp kendi içine döndüğünde susan insanlar…
O anların hepsi gösterişten ibaret bir vitrinde duruyor.
Çünkü gerçek ilişki, filtreli videolarda değil;
mutfakta çıkan bir tartışmada,
karşılıklı susulan bir gecede,
“Bugün moralim bozuk” diyebilme cesaretinde saklı.
Yapay ilişkiler arttıkça, gerçekliğin kıymetini bilen insanlar yalnızlığı tercih etmeye başladı.
Sahteleşmektense, eksik ama dürüst olmaktan yana…
Kalabalık içinde kaybolmaktansa, tek başına kendisi olmaktan yana…
Peki gerçek ilişkiler hiç mi yok?
Elbette var.
Dünyada hâlâ başkasının sınırına saygı duyan,
sevgilisi bile olsa onun alanına taşmayan,
çocuğu bile olsa onun kimliğini ezmeyen,
birlikte olmayı “sahip olmak” sanmayan insanlar var.
Gerçek ilişkiler hâlâ yaşıyor…
Sadece daha sessizler.
Daha derinler.
Ve bu gürültülü dünyanın içinde görünür olmaya çalışmıyorlar.